Selçuk Şahin ve Pazar

29 Ocak, 2011

Pazar günü kazanma  ihtimalimiz hiç te az değil. Trabzonspor'un bozulmaz dağılmaz bir ritmi yok. İlk yarı çok başarılı oldular, çünkü çok rekabet görmediler. Rekabet arttıkça kırılganlıkları ortaya çıkacaktır. Üstelik baskıyı hissetmeye daha yeni başladılar. Baskı altındaki performanslarını bilmediğimiz pek çok oyuncu var kadrolarında, kötü oynadığını bildiğimiz Burak ve Umut gibi önemli oyuncuları da var. Sadece bu pazar değil, bundan sonra her hafta işleri zor.  Anadolu kulüplerinde kendini ispat ederek, kariyerini geliştirmek isteyen pek çok oyuncunun hedef tahtasına daha yeni yazıldı Trabzon maçları. Önde olmak, öncü olmak, göz önünde olmak o kadar kolay değil. Hatalar yapabiliceklerini göstermeye başladılar. Mesela kırılganlıklarını zorlayacak kalitede ve güçte takip etmekte. Onların kayıplarına eşlik edersek, rakibimizin üzerindeki baskıyı kendimiz dağıtırız. Fırsat geldi, ileri ki haftalarda yine gelecek. Biz hazır olacakmıyız o an, mesel bu.
Pazar günü için en büyük kaygım. sporculuğuna ve kişiliğine sonsuz saygı duyduğum, ama futbolundan umudumu çoktan kestiğim Selçuk Şahin'in ilk 11'de görev alması.  Bütün oyun disiplinine ve mücadele gücüne rağmen, Selçuk Şahin'in, top kontrolü çok kötü veya istikrarsız. Oyun içinde zaman zaman panikleyerek kötü tercihler yapıyor. Bu hataları tüm oyuncular yapabilir ama Selçuk bu konuda takımın en kötüsü. Sezon başından beri 60 dak. fazla görev aldığı maçlara göz attığımızda tablo şöyle;
       PAOK Thessaloniki - Fenerbahçe SK 1;0
       Fenerbahçe SK - Beşiktaş JK 1;1
       Kasımpaşa SK - Fenerbahçe SK 2;6
       Medical Park Antalyaspor - Fenerbahçe SK 0;1
       Fenerbahçe SK - Bucaspor 2;3
       Yeni Malatyaspor - Fenerbahçe SK 2;1
Kasımpaşa ve Antalyaspor'u yenmişik. Antalya maçı da bitene kadar patlıyorduk. Topu rakip alana taşımakta ve orada tutmakta sorunlarımız var zaten. Bir de Selçuk gelirse üstüne, hezimet ve kahır olasılığı %75 ve üstü.
Bu sezon şu ana kadar 16 maçta 804 dak. görev almış.  Bir tanesi dışında hepsini izledim. Kayda değer olumlu bir performans hatırlamıyorum.  Kayseri maçında ki performansı ise unutmam çok zor. Maç boyunca oyunun en çok yığıldığı yerde Selçuk Şahin , eşittir  büyük olasılıkla kötü performans. Hafta sonu için 2 dileğim var. Yerine başkası oynasın,  yada küçük olasılık gerçekleşsin.
Son 3 sezonda Selçuk'un iyi oyunuyla kazandığımızı hatırladığım hiç bir maç yok. Galatasaray maçını  tabi ki hatırlıyorum. Tarihi bir kaleci şansızlığı, yada hatasıydı. Selçuk pas hataları ve top kayıpları ile yine her zaman ki gibiydi.
Yerine kaydırıldığında çok başarılı olmuş, Mehmet Topuz, oynadığı her maçta takımın en iyileri arasına giren Gökay, duygusal olarak kötü durumda değilse Baroni, Selçuk'tan çok daha iyi seçenekler. Aykut hoca Selçuk'a güvenirse ne yazık ki, sonu Aragones gibi olur. Son sezonlar da hiç bir teknik adamımız, alternatifi varken Selçuk ile oynamadı. Şimdi alternatifi var.
Bir oyuncumuz ile ilgili olumsuz bir şeyler yazmak çok kötü hissettiriyor. Ama bunların hepsi teknik ve futbol ile ilgili. Benim gönlümde Fenerbahçe'liliği ve sporculuğu ile 10 tane Santos yapar.

Bayrak Ömer Onan'da

28 Ocak, 2011

Beklediğimizden çok daha zor bir maç oldu. Valencia gerçekten sert ve iyi mücadele eden bir ekip. Maçtan önce gelen bilgilerin aksine skor üretme konusunda da önemli oyuncuları var. Biz de en iyi günlerimizden birinde değildik.  Pota altı savunmasında ve ribauntlarda çok zayıf kaldık. Vidmar'ın sakatlığından sonra pota altı sertliğinde takıma katkı veren Kaya kötü bir günüde idi. Oğuz savunma ve ribauntlar da kötü, her zaman destek verdiği hücumlarda daha da kötüydü. Bütün yeteneğine ve taktik bilgisine rağmen, çabukluk ve sertlik konusunda 4 sezondur en ufak bir gelişme göstermeyen Oğuz, bu ısrarında devam ederse hedef büyüten Fenerbahçe Ülker'in bir parçası olarak kalmayı başaramaz. Hala genç bir oyuncu ve artık bunu fark etse iyi olur. Pota altındaki bu büyük boşluğumuzu fiziksel olarak Oğuz ve Kaya'dan daha güçsüz bir oyuncu olmasına rağmen, Mirsad doldurdu. Deneyiminin ve yeteneğinin her milimini sahaya döktü. Kötü oyununun farkında olup, zekası ve deneyimiyle direnmeye çalışan diğer oyuncumuz Darius'la beraber, pota altındaki kara deliği kapatamasa da bir hayli küçülttü. Darius çok eleştirilmesine rağmen, oyun aklını hiç kaybetmeyen bir oyuncu. Sahada katkı yapmanın bir şeklini pes etmeden arıyor ve toplamda faydalı oluyor.
Maçın zor geçmesinin diğer bir önemli sebebi, bu sezon Fenerbahçe Ülker'in kazandığı tüm önemli maçlarda başrolü kolay kolay bırakmayan Ukiç'in etkisizliğiydi. Yıldız oyuncumuz şaşırtıcı bir şekilde pota altına gitmedi ve hücumlarda topu Emir, Ömer ve Marko'ya bıraktı. Belkide benim göremediğim bir taktiksel sebebi vardı bunun ama  hücumlarımız da açığı kapatılması güç bir boşluk yarattı bu oyunu. Neyse ki, Ömer, Marko ve Emir, gerekeni yaptılar. Cesaretli ve saldırgan oyunlarıyla takımın hücumunu taşıdılar. Onlara, tecrübe ve klasın
sembolleri,  Mirsad ve Saras'da aynı arzu ile destek verdi. Ömer, Emir ve Saras bazı basit top kayıpları da yaptı. Ama hücumda pota altındaki oyuncularımızın bu kadar kötü oynadıkları bir günde zaman zaman risk alarak oynamak zorunda kaldılar. Yapmaları gerekeni yaptılar. Potaya gitmeliydiler, gittiler. Şut atmalıydılar, attılar. Pas vermeliydiler, verdiler. Hata da yaptılar, sayıda. Yıldız gibi oynadılar, yıldız gibi parladılar. Gittikçe zorlaşacak maçlar da oyuncularımız zaman zaman böyle güç anlar da yaşayacaklar. Akşam gösterdikleri karakter gelecek maçlar için bana ümit verdi.
Maçta olağanüstü bir performans gösteren Ömer Onan için, bu sezon çok övgüler yazıldı söylendi. Takımın lideri, takımın ruhu, karakteri, savunması süperdi gibi çok kıymetli övgüler. Hepsini defalarca hak etti. Bence almadığı ve çok hak ettiği başka bir övgü daha var. Diğerlerinden daha kıymetli değil, onlarla beraber daha kıymetli. Ömer Onan çok çok iyi bir skorer. Kritik anlarda çıkardığı inanılmaz sayılar, attığı yüksek yüzdeli şutlarla Ömer, Avrupa'nın en önemli skorerlerinden birisi oldu. Bir rol oyuncusu olarak başladığı kariyerini, büyük bir yıldız seviyesine taşıdı.  Gurur verdi, coşku verdi. Fenerbahçe Ülker Avrupa basketbolunda bir ihtilal yapmaya çalışıyor. Bayrak Ömer Onan'da.

Yıldız oyuncu, yıldız takımdan çıkar

27 Ocak, 2011

Fenerbahçe Ülker'in ve futbol takımımızın aynı saatlerde sahada olması, kupadaki tüm iddiasızlığımıza rağmen hoş değil. Biz takımımızın idmanını bile seyretmek isteriz.  Aksi mümkün değilmiydi bilmiyorum. Nasıl kısıtlar olabilir bilmiyorum. Futbolumuzu yöneten, yetkin olduğunu düşündüğümüz kurumlardan, daha iyi bir planlama beklerdim.
Sonucun iyi olması için, süreçteki herkesin işini iyi yapması gerekir. Sürecin sadece bir basamağında, işin sadece bir unsuru, yeterince iyi olmazsa, işte o kıyının kıyısı gelir, en olmadık zamanda karşına dikilir. Güzel bir tablonun tam ortasında ayarsız, ahenksiz, zevksizce durur. Her şeyi berbat eder.
Bu akşam sahaya çıkacak iki takımımıza basitçe bu gözle bakalım.
Fenerbahçe Ülker;

  • Savunma: takımda az veya çok süre olan tüm oyuncular, sahanın her yerinde, her zaman yüksek bir savunma çabası içinde.  Oynadığı anlarda kritik ve istikrarlı skor katkısı yapan Greer, savunmada iyi ve istikrarlı bir seviyeye ulaşamadığı için artık takımda değil. 
  • Fiziksel kalite: takımda tüm oyuncular pozisyonların gerektirdiği, fiziksel sertliğe ve hıza sahipler. Tabi ki bazıları daha hızlı ve güçlü, ama hepsi en üst seviyede ki maçlarda bile aksamayacak fiziksel kaliteye sahip.
  • Pas tekniği: takımda topu eline aldığında baskı yediği anda doğru arkadaşına bulamayacak hiç kimse yok. Top hücum seti boyunca hızlı ve staretejik bir biçimde dolaşıyor, boş ve doğru adamı buluyor.
  • Dripling: Uzun oyuncularımız bile topu yere başarılı bir biçimde vurabiliyorlar. Rakip savunmanı yarattığı her boşluğu tüm oyuncularımız değerlendirebilir.
  • Şut tekniği, Hiç bir koç Fenerbahçe Ülker'in hiç bir oyuncusunu savunmada riske edemez. Ettiği an skor cezasını yer.
Futbol takımını uzun uzun yazmayacağım. Daha geniş bir sahada 11 kişi ile oynanan futbolda daha çok parametre var. Tabi ki basketbolda da var. İlk aklıma gelenleri yazdım sadece, oyunu benden iyi bilenler pek çok şey ekleyebilir. Gelelim tekrar Futbol takımımıza kısaca.
Cristian, Selçuk gibi oyuncular sadece savunma yapmak için sahaya çıkıyorlar. Alex, Semih gibi oyuncular ise sadece hücum için.  Daha başlarken, ince ince elemeden, kaliteli herhangi bir takıma kaybetmeye yeter bu.
Çünkü iyi bir takım hücumda ve savunmada size karşı  + 2  oyuncuya sahip. Yazıyı bitirebilmek için kabaca giriyorum,  mesela +-2 değil. Hepimiz izliyoruz, ne yazık ki futbol takımımızda + ve - ler çok çok daha fazla.
Maç anında her pozisyonda, doğru hareketi yapabilmek için farklı yeteneklere ihtiyaç var. Mesela bir forvet oyuncusunun, takım hızlı hücuma çıkarken, geniş alanda süratli olması lazım, rakip stoperlerden daha yavaş forvetlerle sahada iseniz pek çok hızlı atak şansını kullanmazsınız. Bu örnekten yola çıkarak, Antalya maçındaki 11'imize bakalım. Savunmada topu kazanan Emre Belezoğlu olsanız, topu hızlı bir biçimde aktardığınızda etkili bir atak olması için tek seçeneğiniz Niang. Semih ve Alex'e verdiğiniz top muhtemelen etkili bir atağa dönüşmeyecek. Niang markajda ise yan pas, geri pas ve riskli dripling seçenekleriniz var.
İşte bir -1 daha. Gerçekten ofansif olarak iyi bir takımı düşenelim. Bayern München hızlı hücuma çıkarken, hızla boşuk arayan, Klose, Gomis ve Müller' sahip. Bu oyuncular hızları ile ünlü oyuncular değil, ama topu aldıklarında kaleye kadar inebilecek  hıza da sahipler. Rakip defans oyun kurarken Klose ve Müller karşısında yürüyerek orta sahaya çıkabilecek bir stoper düşünebiliyormusunuz. Peki, Alex ve Semih'li Fenerbahçe'de durum nasıl,  stoperler kendiliğinden orta yuvarlakta.  Rakip takım geri pas yaptığı zaman orta yuvarlığımıza  yapıyor zaten.
Ben sayfalarca yazmayı seven biri değilim. Yukarıdaki örnekler ifade etmek istediğimi açıklamaya yetiyor.
En önemli oyuncularımızın, büyük teknik kabiliyetleri dışında, büyük teknik eksiklikleri var. Bu eksiklikleri ustaca yamayan Daum takımı sürekli potada tuttu ama bir sürü final kaybetti. Rekabet arttıkça zaaflarınız daha çok sınanır. Bazen örtemezsiniz.
Büyük beklentilerimiz, büyük potansiyelimiz var. Daha komple bir takımı hak ediyoruz. Üst düzey rekabetin olduğu liglerde, yaşayan en klas oyuncu olan Ronaldinho üzerine takım kurulmuyor. Soluğu Brezilya'da aldı.
Bu oyuncular kıymetsiz değiller. Çok önemli özellikleri var. Ama 35-40 maçta, birbirinden farklı 15-20 takıma karşı etkili olamazlar. Bazı maçlarda varlıkları sorun olur. Bu oyuncular, maç seçerek, maçta an seçerek kullanılacak kıymetli  çilingir oyunculardır. Onları asli unsur görüp üzerine takım kurarsanız, cezanızı çekersiniz. Bizim bu seneki cezamız belli, kupa gitti, Avrupa gitti, elde var lig. Eğer elde ise. Ben hala umutluyum, çünkü Türkiye liginde rekabet gelişse bile, takımı iyi kullanırsak üstesinden gelebileceğimiz seviyede. Hala umutsuzum çünkü, nedense ve nasılsa, takım Semih ve Alex'in aynı anda sahada olması üzerine kurulmaya çalışılıyor. Bunu sadece Zico döneminde zaman zaman görmüştük. Alex daha genç ve hızlıydı, Semih ise daha açtı. Artık Semih'te kendisini yıldız mertebesinde görüyor. Oysa yıldız takımdır.
Ancak Fenerbahçe taraftarı oyuncu olaraka ta yıldız ister derseniz. Yıldız oyuncu, yıldız takımdan çıkar. Feberbahçe taraftarının yıldız takımı da, yıldızı da var.  Akşam gururla izleyeceğiz. Huzurumuzda, Fenerbahçe Ülker ve Ömer Onan. Yine yaptıkları en iyi işi yapacaklar. Sonuna kadar mücadele, sonuna kadar dayanışma ve destek.

Aptalca bir yol vardır

25 Ocak, 2011

Haberlerde izledim ve üzüldüm. Efendim Alex, Semih ve Uğur'la gelecek sezon için başlayan görüşmeler, takıma moral, birlik ve beraberlik getirmiş. Sezon başında Aykut Kocaman tarafından, önümüzdeki sezon için sözleşmelerin, bu sezon ki performansa ve alınacak sonuca bağlı olduğu söylenmişti. Kuşkusuz Aziz Yıldırım'ın da görüşü böyle idi. Sonuç;
 Lig dışında tüm kulvarlar da başarısızlık, ligde ise umut vermeyen bir tablo.  Sezon başından beri nazlanan performans gösteren yıldızlar. Yok, yok itiraz etmeyin Alex iyi filan diye. Alex Ekim, Kasım, Aralık aylarında, takımın performans olarak iyi olduğu maçlarda etkili, sezon başında hiç yok ve Fenerbahçe'nin güçlük çektiği pek çok maçta hiç yok. Zaten açmaz burada, Alex'in artık verimli olması için takıma ihtiyacı var, bocalayan takımı, ayağa kaldırabilecek fiziksel gücü yok. Bu yüzden daha ekonomik kullanılmalı,  takımı taşıyan değil, takımı tamamlayan inceci bir çilingir rolünü ve bunun karşılığında makul bir kontratı kabul etmeli. Yönetim ve başkanın da istediği bu. Kaptan ise tacını bırakmak istemiyor. Maddi manada fedakarlık yapmak istemiyor. Yanında da bütün hocalrın hakkını yediğine, basın tarafından ikna edilmiş Semih var. İyi oyuncu, değerli oyuncu ama, çok büyük hedefleri olan Fenerbahçe'nin forvetteki büyük yıldızı değil. Kendisi ile çalışan tüm teknik direktörler böyle düşünüyor. Ama hepsinin kötü niyetli yada futboldan anlamadığına emin.
İşte bütün bunlar, bir takımın başarısız olması için yeter de artar. Yok ön libero yokmuş, yok sol bek kötüymüş. Bunlar hikaye. Takım içinde bazı oyuncular kendi derdinde. Kendini gizlemeden sosyal medyadan takıma yönetmeye çalışan kaptan bir tanesi. Bir de bizim görmediklerimiz vardır. Saman altından gidenler.
Vallahi sıktınız,böyle bir teknik kaliteye, deneyime ve kariyere sahip olacaksınız. Sonra böyle futbol oynayacaksınız. 3 yıldır şampiyonluğu kaçırıp, 4. yıl her şeyi kaçırıp, takıma her yıl katılan kaliteli oyuncuları ve hocaları maymuna çevirip, taraftarı mutsuz ettiniz. Ankaraspor'da harikalar  yaratan Özer, Kayseri maçların da durduramadığımız Mehmet, Twente'yi şampiyon yapan Stoch vasat oyunculara döndü. Ve diğerleri, hepsi kötü. Semih, Alex, Selçuk iyi. Eğer futbol oynasaydınız, bir takımla idman, kamp filan yapsaydınız, bir takımdan bir takıma transfer yapsaydınız, burada bir bit yeniği olduğunu anlardınız.
Bütün bu saçmalıklar ve atıl kapasiteye rağmen, hala şampiyon olabiliriz.  Bir teknik adam, bir yönetici ipleri eline almalı. Takımı, içerideki  kişi veya grupların yönetmesini engellemeli. Herkesi, severek yada üzerek hedefe yöneltmeli. Çıkarlarının ortak olduğunu onlara göstermeli. Kendi çıkarlarını, Fenerbahçe'nin önüne taşıyanların sonunun ne olacağını acımasızca göstermeli. Bu takımda ne operasyonlar yapıldı. Ne yıldızların kalemi bir toplantıda kırıldı. Disiplin ve sertliği anılan Aziz Yıldırım'ın bu dönemi ise, hocasına posta koyan sol bekin formasını geri alması ile hatırlanacak.
Muhtemelen,  eğer dipte değilsek Trabzon'u yeneceğiz. Çünkü böyle bir takım şampiyonluğu böyle kaçırmaz. Önceki sezonlarda ki gibi daha aptalca bir yol bulur.

Not: Sıradanbirblog okuyun okutturun.

Ferhat Şengü

24 Ocak, 2011


Bu blogu bilen bilir, ilk günlerde ki bir kaç kayıt dışında bu blogda hiç resim yok. İleride olur mu, olsa daha mı iyi olur bilmem. Ama şimdilik bazı istisnalar dışında böyle. İşte size bir istisna.  Muhtemelen daha önce  hiç fotoğrafını görmediğiniz bu genç, U 17 takımımızdan Ferhat.  Dün  Fenerbahçe -Beşiktaş U 17 maçında kendisini izleme şansım oldu. Bloguma not olarak eklemek istedim bu yetenekli genci. Bir maç izleyerek bir oyuncu için geniş ve iddialı bir değerlendirme yapmak çok doğru olmaz. Ama Ferhat ve arkadaşlarının performansı  U 17 takımımızın yayınlanan tüm maçlarını izleme konusunda beni fazlasıyla ikna etti. Futbolu seviyorsanız eğer keyifle izleyecebileceğiniz bir takıma sahip olduğunuzu müjdelerim size. Ferhat'a gelince, bu  genç kendisine atılan her topu inanılmaz bir hızla ve kalite ile kontrolüne alıyor. Bir diğer önemli özelliği sahayı gerçekten çok iyi görüyor. Boş alandaki arkadaşlarına her iki ayağıyla attığı paslar çok başarılı. Dün izlediğim oyunda şut tekniği hakkında bir fikir sahibi olamadım. Şut tekniği ve mücadele gücünü sonraki maçlarda dikkatle izleyeceğim. Bu alanlarda iyi olmasını yada kendini geliştirmesini umuyorum. Çünkü sağa görüşü ve pas tekniği oyunun en önemli yönlerinden. Ve geliştirilmesi güç yetenekler. Bu yeteneklere sahip bir genci değerlendirmek lazım.
Bir kaç satırda takıma. Her hattı ile sert, mücadeleci ve hızlı bir takım. Beşiktaş'a hemen hiç şans tanımadılar. Oyunun savunma ve ofansif yönünde sorumluluk almayan hiç bir oyuncu yok. Futbollarını zevkle izledim. Teknik sorumlu Engin Kebaş'ı tebrik ediyorum. Takımda dikkat çeken pek çok oyuncu var, Murat, Hüseyin Emrah göze batanlar. Stoperlerde çok iyi. Belki de bizi yabancı stoperlerden kurtaracak gençler bunlardır.
Sonuç, ben her fırsatta bu gençleri izleyeceğim. Çünkü bunu hak ediyorlar.


Oyuncunun ad:Ferat Şengü
Doğum tarihi:05-01-1994
Doğum Yeri:
Boyu:1-72
Kilosu:62
Mevkii:Forvet
Forma Numarası:10
Fenerbahçe’ye Geliş Tarihi:2001
Daha Önce Oynadığı TakımlarÇekmeköyspor

Teknik adam bir telde, yönetim diğer telde

22 Ocak, 2011

Geldi sezonun 2. yarısı. Başarısız bir ilk yarıdan sonra hepimiz, onarım, umut ve moral bekledik. Çok iyimserdik. Spor gazetelerini, interneti dakika dakika izledik. Bu gün hala içimiz kıpır kıpır.  Hala umutlanıcak, coşucak bir şey arıyoruz. Takım kıpırdasa biz coşacağız. Onlar bir koşsa biz yüz inanacağız. Oysa taraftar gözlüğümüzü, yada gönlümüzü koyalım bir kenara, ne umut ne moral var ortalıkta.
Teknik adam bir telde, yönetim diğerr telde. Oyuncular kontrat peşinde.  Yeni Malatya maçı, kardı, buzdu tamam, Samsun maçının üstünden bir hafta geçmedi daha, siz herhangi bir ışık gördünüzmü? Ben ne gördüğümü yazayım sizlere. Sezon başından da kötü bir takım. Pek çok final kaybetmiş Daum takımlarının kötü bir versiyonu.  Daum'a saygısızlıkta etmek istemem. O genelde elindeki en iyi takımı bulur ve sahaya çıkarır, sonuna kadar şampiyonluğu takip ederdi. İnanıyorum ki Stoch elinde olsa idi, 2-3 ayda ona savunmayıda öğretir Vederson'un yerine kullanırdı. Dia'yı takım savunmasına adapte eder, Kazım'dan aldığı verimden daha iyisini alırdı. Mehmet Topuz, Özer Hurmacı nasıl takım için çalışan oyuncular olduysa, onları da adam ederdi. Nasıl hala bir efsane olan Hojdonk'u kenara alarak, Alex üzerine bir takım kurduysa, bu günde Alex'ten rol çalıp yeni bir yıldız parlatmaya başlardı. Yok Aykut hocaya değil tenkitlerim tek başına. Çünkü devre arası verilen tüm beyanatlar ve atılan adımlar gösterdi ki, takımı en az iki kişi idare ediyor. Çok başlılık kısa vadede bazı sıçramalar yaratabilir belki, ama orta ve uzun vadedeki sonunu biliyorum ben. Sonuç sezonun ilk yarısındaki istikrarsız takımdan da daha dalgalı daha istikrarsız bir takımdır. Yazı burada ,17 maç var.  Üzülerek söylüyorum; görüceğiz.. Kaçan balık çok büyük.  
Oysa yapmaları gereken şeyler ne kadar basit. Çok uzaklarda değil örnek. Aynı armanın altında. 
Birkaç maç Fenerbahçe Ülker izleseler, ne yapmaları gerektiğini görecekler. En kritik anlarda, hatalar yapan Maxim ve Erbil'i, teselli eden Lavrinoviç, Ömer ve Mirsad'ı göreceler. Sonra şut attığı için kızdıkları Stoch'un yüzündeki ifadeyi hatırlasınlar. Muhteşem bir kariyerden sonra bankta oturan Greer'in Twitter'den şurdan burdan hocaya sallayıp sallamadığına baksalar. Genelde 1 yııllık kontrat yapan basketbolculardan yönetimi basına taraftara şikayet eden var mı bir baksalar. Saha içinde birbirlerinin hatalarını kapatmak için nasıl çalıştığını bir görseler.
Bir sürü şey. 
Ama özeti kısa. Futbol ve İnternet sitemiz dışında herşey çok iyi idare ediliyor. Bütün taraftar kalbimle, umutlanmaya coşmaya çoktan hazırım. Alex, Emre, Özer, Gökhan veya Stoch, herhangi bir oyuncumuz yada oyuncularımız, fitili ateşleyecek performansları gösterseler, ben çoktan patlarım. Tüm taraftar patlar. Ama futbol takımımızda, inanç, adalet, birlik, beraberlik yok. Olsa yıldızlar parlar eninde sonunda. Biri olmazsa biri muhakkak parlar. Bizim yıldızlarımız kendini aydınlatamayan mumlara döndü. 
Son söz: ''Eşşeğin kuyruğunu tenhada kes''  bunu kimse duymamıştır sanırım. Aslı şu, kalabalıkta kesersen uzun oldu kısa oldu, bin fikir çıkar, basit bir iş çözülemez olur. Takımda böyle, işi bilen birine teslim et, oradan kes buradan kes diye karışma. Ama karışacağını da ilan ettin her platformda, işte bu yüzden bu sene olmayacak.

Not: Sıradanbirblog okuyun, okutturun.

Fenerbahçe Ülker- Fenerbahçe efsaneleri

21 Ocak, 2011

Ben böyle bir oyun hakkında yazı yazıp çizecek kapasitede bir adam değilim. Buraya gelip ne var ne yok diye bakanlar gibi bir taraftarım. 9 yaşındaki kızım maç anında yaşadığım heyecan ve stresi bildiği için, maç başladığında odasına kaçıyor genelde. Yıllar önce çok ufak iken, biz amcasıyla beraber maç seyrediyorduk. Oda bizi izliyormuş tabi, maç anında yaptıklarımızı kaydediyormuş. Bir gün bir maç sırasında geldi yanımıza oturdu. Heyecandan yerde oturuyoruz yine. Koltukta oturacak takatimiz yok. Maçın en durağan anlarında birden bire;
-Hadi be!, hadi be! dedi
Sonra bir kaç kez daha. Biz maçı bırakıp çoçuğu izlemeye başladık. Çocuk bizim maç seyreden hallerimizi taklit ediyordu. Pozisyon filan var yok, hadi be, hadi be diye oyunculara hakeme sallayışımızı taklit ediyordu. İşte sizde bunları okuyorsanız, en az böyle semptomları olan bir hastalıktan muzdaripsiniz. Ve iyi ki böyle hastayız. Bazen hüzün bazen mutluluk, ama toplamda Fenerbahçe'li olmak baştan sona gurur.
Akşam bizi gurur ve mutluluktan patlatan Fenerbahçe Ülker'li sporcu arkadaşlarımı kalan ömrümde de unutmayacağım. Bu formaya bu seviyede ter dökenleri asla unutmadım. Yıllar yıllar geçti asla. Şimdi blogger arkadaşlarımın sitelerine bakıyorum, kimde hatırlamıyorum ama, Dallas Comegys resimlerini sayfalarına alan blogger arkadaşlarım var. Fabio Luciano'yu sayıklayanlar ve bir sürü örnek.  Bu Fenerbahçe Ülker'de ise bir sürü efsane var. Fenerbahçe efsaneleri.  Varlıklarının bir güzel yanı da şu, hala oynuyorlar. Bu sezon ve gelecek sezonlar daha pek çok iyi takımı parkelere gömecekler.
Maç ile ilgili bir şey yazmıyorum. Hala yazamayacak kadar heyecanlıyım. Hepsinin ellerine sağlık. Sessiz ve cesur işçi Vidmar'da dönerse, hele güçlü bür şekilde dönerse, bu takım her şeyi yapabilir.
Fenerbahçe Ülker izleyin, izlettirin.

Olympiakos may be one of the best teams but we are Fenerbahçe''
                                                                                 Neven Sphija


Not:Sıradanbirblog okuyun okutturun.

''Sahip olduklarınız size sahip olur''

17 Ocak, 2011

Spor, futbol yada herhangi bir konuda görüşlerimi yazmaktan para kazananlardan değilim. Olamayacağım da kesin. Dolayısıyla çok daha özgür yazabilirim görüşlerimi.
Türk Telekom Arena'nın açılışında olan olaylar ilgili gelen mesajları değerlendirmeye çalışan Ntvspor'un sabah programındaki yorumcular resmen kıvranıyorlar.Spor yorumculuğu konusunda mesleğinin zirvesinde olan insanlar için gerçekten hassas bir durum. Bir tarafta Akp'yi destekleyen sporseverler, diğer yanda desteklemeyen sporseverler. Bu başarılı profesyonellerin hali bana Dövüş kulübünde Tylor Durden'in şu repliğini hatırlattı. ''Sahip olduklarınız size sahip olur''. İşte Türkiye budur. Öylesiniz yada böylesiniz. Bu bütün görüşlerinizi ve tavırlarınızı etkiler.  Oysa böyle bir kesinlikle sürekli aynı yerde olmak asla samimi bir duruş değildir. Bazen orada, bazen burada bir kararsızlık halidir özgürlük. Çoğunlukla yeriniz bellidir tabi ki. Ama her zaman farklı görüşleriniz, farklı hassasiyetleriniz olacaktır, olmalıdır. Bende olmuyor, ben gram şaşmam diyenleri, erdikleri koyunluk mertebesi için tebrik ederim. Artık hayat onlar için çok kolay. Bir avuç arpa her derde deva.
Nasıl Fenerbahçe'li olduğumu herkes bilir, blogta 70'ten fazla yazı var hepsi Fenerbahçe ile ilgili. Para için yazsan yazamazsın kolay kolay. Buna rağmen Galatasaray kulübü için TOKİ Başkanının ve Başbakanımızın sarf ettiği sözlerden çok rahatsız oldum. Taraftarlık duygusal bir şey, Erdoğan Bayraktar ağzına geleni söylerken, taraftarların tepki vermemesini beklemek olağan dışı bir körlüktür. Sayın bürokratımız başbakanımızı ne kadar seviyorsa artık, 40000 kişilik bir bir grubun içerisinde, kendilerini desteklemeyen  insanların olabileceğini hiç düşünmedi. Oysa son referandum bile gösterdi ki, kendileri gibi düşünmeyen en az %42 mevcut. Ve sonra protestolar geldi.  Daha sonra olanlar ve dün başbakanımızın açıklamaları ise gerçekten dehşetti. Kendini tutamayan başbakan bir ara stadın kullanım hakkı ile ilgili anlaşmanın hala yapılmadığını vurgulayarak akıl almaz bir öfke gösterdi. Şahsen stad için harcanan milyonların kişisel bütçesinden çıktığını düşünmeye yaklaştım. Bu kadar hoyrat ve agresif tavırların, halkımın %50'ye yakın bir kısmının desteklediği bir liderde, hiçte şık durmadığını düşünüyorum. Kazandığı her seçim zaferinden sonra, kendisini desteklemeyenlere gönderdiği kucaklayıcı mesajlarla, davranışları arasında ne yazık ki büyük fark var. Neyse politika yazmak için başka bir blog kullanırım canım hala isterse.
Yeni ve harika stadları ezeli rakibimize hayırlı olsun. Fenerbahçe'nin bir basamak altındaki yerleri gönlümde her zaman ayrılmıştır.  Ülkemin hatta dünyanın tüm insanlarına sporda, siyasette, özel yaşamda sevgi, saygı, hoşgörü dilerim.

Not: Yazmaya çalıştıklarımın çok çok daha güzeli aşağıdaki linkte:
http://sporingen.blogspot.com/2011/01/karmann-tokad.html#comment-form

Nereye kadar-Açtırın çiçekleri

15 Ocak, 2011

Andre Santos, Aykut Kocaman'la görüşmüş yada görüşecekmiş, öğlenden sonrada basın toplantısı yapacakmış. (FB TV)

  • Bir oyuncu, takımın teknik adamı ile ilgili, aklına estiği gibi konuşacak, 
  • geldiğinde hocası bu konu ile ilgili kendisi ile görüşmeyecek 
  • basın toplantısında gelen bir soru üzerine hala bu sorunla ilgili bir adım atılmadığı ortaya çıkacak
  • sonrada yukarıdaki senaryo yazılacak ve oynanacak
Yok artık demiş olmalısınız. Alın bir tane daha.

  • Kulübün başkanı Türkiye'nin en çok izlenen kanalında transfer hakkında henüz harekete geçmediklerini
  • hoca ile görüşeceklerini, gerekirse transfer yapmanın sorun olmayacağını söyleyecek
  • daha sonra hocanın basın toplantısında bir soruya verdiği cevap üzerine
  • 1,5 aydır 4-5 oyuncu ile transfer görüşmelerinin yürütüldüğünü 
  • ama sonuç alınamadığını açıklayacak.
  • Ve artık transfer yapmanın da sorun olmaya başladığını öğrenmiş olacağız.
Bir kaç tane daha;

  • Maç sonu teknik direktör basın açıklaması yapmayacak (O gücü kendisinde bulamamış, Fenerbahçe'nin teknik adamı sportif sonuçlarla gücünü yitirmemeli)
  • Sorumsuzca hoca hakkında ileri geri açıklamalar yapan Andre Santos, kalın boğazlı kazağının üstüne giydiği forma ile kurtarıcı olarak oyuna alınacak. (Forma resmen kazağın üstündeydi, adam o kadar oynamamaya niyetliydi. Oynamak ve kalmak istemediğini göstermek için daha hangi saygısızlıkları icad edip yapması gerekiyor.)
  • Takım kaptanı, direk kendi internet sitesinden kontrat pazarlığına girişecek, hatta yönetimi şikayet edecek. (Dikkat edin menejeri kullanıp aynı sonuca taraftarı daha az rencide ederek ulaşmayı filan düşünmesine gerek yok)
  • .........
Nereye kadar ya, gerçekten nereye kadar.   Sayın başkan ve yönetim kurulu, Sayın Aykut Kocaman ve teknik heyet ve kıymetli futbolcu kardeşlerim, bizi üzmeye, kendinizi mahçup etmeye nereye kadar devam edeceksiniz. Yaşadıklarınızın içinden çıkıp 3-5 adım geriye gelerek, sizlerin de baş rolde olduğu olan biten her şeye bir bakarmısınız. Kendinize bir kaç basit soru sorun.

  • Ben hangi saplantılarla bunları yapmışım ve yapmaya devam ediyorum.
  • Bu olayların içindeki diğer kişiler hangi saplantılarla bunları yapıyor.
  • Böyle devam edersem olaylar nereye gider.
  • Bütün bunların bitmesi için ne yapmalıyım.
Son soruya cevap veriyorum. Körlüklerinizi, kırgınlıklarınızı, takıntılarınızı bırakın. Birbirinizi anlamaya çalışın ve birbirinizi dinleyin. Birbirinizi itip kakmayı bırakın, desteklemeye başlayın. Kendi çıkarlarınızı değil takımı düşünün. -Takım iyi herkes iyi.- Sonrada işinizi sahip olduğunuz yeteneklerin %80 'ni kullanarak yapın. En iyi performansa filan gerek yok. Ortalama performansınızla ligi ikinci bitirir, şampiyonlar ligine katılır, önümüzdeki yıl daha iyi bir hedefe ulaşmaya hazırlanırsınız.

Taraftarlık duygusal bir şeydir, iyimser bir şeydir. 2-3 hafta içinde dağıtırsınız bulutları, açtırırsınız çiçekleri.
Bitirin bu saçmalıkları.

Alex de Souza

12 Ocak, 2011

  • Sizce Gökay, bir premier lig takımı tarafından istenir mi? Basın Arsenal'in kendisini takip ettiğini söylüyor, bence doğrudur.
  • Sizce Yobo bir premier lig takımı tarafından istenir mi? Muhtemelen evet, orta ve alt sıralarda ki takımlardan birinde oynayabilir.
  • Sizce Gökhan Gönül bir premier lig takımından istenir mi? Bence de evet.
  • Sizce Lugano bir premier lig takımından istenir mi? Bence evet, en azından İtalya ligi takımlarından teklifler aldığını biliyoruz.
  • Sizce Stoch bir premier lig takımı tarafından istenir mi? Belki evet, belki hayır. Ama dünya kupasına katılmayı başarmış bir milli takımın 10 numaralı formasını genç yaşında almış durumda. Çok genç ve en azından Almanya'da bir kulüpte rahatlıkla oynayabilir.
  • Sizce Emre Belezoğlu premier ligde bir takım tarafından istenir mi? İlk macerası başarılı olmasa da, son iki sezon ulaştığı formla istenir muhtemelen.
Yoruldum, başka isim ve yorumlara gerek yok. Kalanların pek çoğuda kıymetli oyuncular. Onların önemli Avrupa liglerinde oynayıp oynayamayacağına siz karar verin.
Ama bildiğim ve gördüğüm şu, 34 yaşındaki Alex için önemli Avrupa liglerinde bulunan hiç bir kulüp 2 milyon dolar bonservis ödemez. Hiç bir takım kendisine 1,5 milyon dolardan daha iyi bir kontrat ödemez.
Lig tv sezonlar boyunca attığı golleri yayınlıyor, kaptan 2005-2006 sezonunda ki durumunu izlesin.  Pek çok kişi tarafından en iyi sezonunu yaşadığı iddia edilen hali ile karşılaştırsın. Araştırmaya devam etsin ve son 5 sezonda en çok para kazanan futbolcular listesine, bütün dünya kulüplerini kapsar şekilde baksın. Oradaki yerini görsün.Sezon başındaki formunu hatırlasın. Young Boys, Paok, Galatasaray, Beşiktaş, Gaziantep maçlarındaki performansını hatırlasın.Sahada ona en yakın bölgede oynayan oyuncuların, yalnız kalarak 2 stoper arasında nasıl ezildiğine baksın. Son yıllarda kaçan her şampiyonluıkta, kendisine değil de, etrafında oynayanlara fatura kesildiğini ve gidenlerin yerine gelenlerinde, yüksek tempolu rakiplere karşı aynı sonla karşılaştığını hatırlasın. Bir profesyonel oyuncu olarak en iyi kontratı yapmak istemesi normal, ama sanki böyle değilmiş gibi mesajlar ve tavırlarla kulübü zor durumda bırakmaktan vazgeçsin.  Önceki yıllarda takımımıza büyük katkılarda bulundu, büyük oyunlar oynadı, hepimizin kalbinde bir yeri var.  Ama geçmişteki katkıları ve muhteşem hatıralarına rağmen Alex'in son mesajlarını ve taleplerini asla makul ve mantıklı bulmuyorum. Tüm sosyal paylaşım ortamlarında kendisine büyük bir destek olduğunu görüyor ve cesaretleniyor. Ama sessiz ve sağduyulu çoğunluğu çok azımsıyor. Bazı spor gazetelerinde yapılan gitsin-kalsın anketlerinde terazi dengelenmeye başladı. Küçük hesaplar yapmasın,  çalışsın ve açıklamalarına dikkat etsin. Hepimiz tarafından gördüğü saygıyı, o da bizlere göstersin.  1 Milyon dolar az kazansın, az konuşsun, bir efsane olarak kariyerini tamamlasın. Yok ben daha para kazanacağım sizden fazlasını veren var diyorsa, tehdit etmesin, gitsin oyununu oynasın.
Fenerbahçe taraftarı da artık, ortadaki tüm iyi sonuçları mal ettiği kaptanının, kötü giden tüm sonuçların da önemli bir parçası olduğunu unutmasın.  Bazı oyuncular bir takıma katıldıkları zaman etrafındaki oyuncuların, performansları artar. Peki Alex'in etrafında oynayan oyuncuların performansının sürekli düşmesi ne olucak. Hadi 1-2 oyuncu tamam. Peki kaç kişi.
Artık yazı bitsin. Zamanında iyi yönetilmemiş bir oyuncunun kendi kendini tasfiyesini izliyoruz aslında. Ama arada olan takıma, diğer oyunculara ve taraftara oluyor.

Not: İlk defa bir yazı 9 kişi tarafından Facebook'ta beğenildi. İlkler basit de olsa çok hoş oluyor.

Çok kötü yönetiliyoruz

11 Ocak, 2011

Ebru Köksaldı  Fenerbahçe ve sporla ilgili yazılarını takip edebildiğimiz blogunda    ( www.tirajik.com),             gündem diye her zamanki gibi çok güzel bir yazı yazmıştı. Aşağıdaki yazı Ebru hanımın yazısına yaptığım yorum. Sadece bir kaç cümle ekledim. Burada da olmasını istedim. 
''Çok kötü yönetiliyoruz.  Başkan basın ve televizyonlar aracılığıyla teknik direktörlük yapıyor.  Şu ana kadar görünen tablo, antreman detayları dışında takımı 2. yarı başkan yönetecek.  Başkanın takımı şampiyon yapabilecek teknik bilgiye sahip olmadığına eminim. Kontrat peşinde olan ve gönderilmekten korkan bir kaç oyuncunun vites yükseltmesi ile şampiyon olabilecek günler çok geride kaldı. Takımın tamamının birleşmesi ve performansını yükseltmesi lazım.  Oysa takım en az üçe bölünmüş durumda.  Teknik adam tarafından yönetilen oyuncular.   Başkan tarafından yönetilen oyuncular.    ”bu nedir ya!!” diye şaşıran ve tüm inancını yitirmiş oyuncular.   Ben Aykut Kocaman’ı destekleyenlerdendim.   Hala bu tablonun içinde kalarak, -istifa etmeyerek- başkana günah keçisi olmayı kabul etmesine anlam veremiyorum.  
 Transferlerin aylar sürdüğü, yada hoca istediği halde yapılmadığı,  hocaya saygısızlık yapan oyuncuların herhangi bir ceza görmediği,  Emre ve Alex gibi oyuncuların basın önünde başkan tarafından açıkça korunduğu,   Guiza gibi klübü kafasında tamamen bitirmiş oyuncuların ucuza gider diye satılmadığı, -ki kendisine sezonluk 3-3,5 milyon euro ödeniyor- , yani başkanın teknik adamdan sürekli rol çaldığı bir takım, artık o teknik adam tarafından yönetilemez.  Takımda   Senegalli, Brezilyalı, İspanyol, Uruguaylı, Slovak  ve Türkler var. Yaşları  17-34 arasında. Hepsi yüksek egolu yarışçı karakterli oyuncular.  Hepsi aynı yerden yönetilmeli ve oraya güvenmeli, yoksa yönetilemezler. Aykut Kocaman Alex' ten iyi verim aldı iyi de, vazifesi Alex'i idare etmek değil. Tüm kadroyu idare etmek. Birini kazanmak diğerlerinin inançlarını ve saygısını kaybettiriyorsa işler çok kötü. Sizce şu anda Fenerbahçe'de oynayan oyuncular Aykut Kocaman'ın  kontratlarını uzatabileceği, geliştirebileceği veya fes edebileceğini düşünüyorlarmı? Mesela Alex kontratını uzatmasının Aykut Kocaman'a bağlı olduğunu düşünüyormu?  
Genç oyuncuların motive olması ve geleceğe inanması için elle tutulur hiç bir şey yok.
Başkanın futbol takımına müdahale etmesini durdurabilecek güçte bir teknik adama ihtiyacımız var. Yada sadece başkanlık yapıcak, sisteme inanan bir başkanlık anlayışına. Şu anda ikisinide sahip değiliz.  Bu şartlarda sahip olduğumuz harika oyuncular hiç bir işe yaramayacak.''


Not;Umarım aslında her şey böyle değildir. Ben bir kaç gündür arka arkaya okuduğum gazetelerin asılsız haberlerinden işgüzarca çıkarmışımdır bu yorumları. Aslında sezonun 2. yarısı için gereken her şey çok profesyonelce ilmek ilmek örülüyordur. 

Milyon kere bıktık

08 Ocak, 2011

Bir kaç gündür internetsiz, bilgisayarsız bir yerdeyim. Twitter, Facebook ve bloglar yok. Dolayısıyla burada sizlerle paylaşıcak malzeme olmaması lazım. Ama var. En azından televizyon hemen her yerde var. Ve bu sabah artık duymaktan hepimizin milyon kere bıktığı klişeyi tekrar dinledim. Yeter artık, ey sporcular ve kıymetli spor yazarları. Biraz düşünerek yazın ve konuşun lütfen. Ekonomik ve sosyal hayatın en kaymaklı yerlerine kurulmuşsunuz. Bazılarınız gökdelenlerin zirvelerinde, bazılarınız alt katlarında. Ama en iyi muhitlerdeseniz yinede. Ayda 1000 TL. altında kazanarak yaşama savaşı veren insanlara serbest bu klişeler. Bu derece sığlık. Ki böyle bir genelleme yapmak ta istemem. Bu hayat mücadelesinde kendini geliştiren, çok yönlü ve derin analizler yapan nice insanlara saygısızlık etmekten de çok sakınırım. Onlarla ilgili kısmı bu yüzden geçelim de, sizler  miskin beyinlerinizi biraz  işletin artık.
Nedir mi beni bıktıran son klişe. Kazım buyurmuş,  ''artık futbolumla anılmak istiyorum''.  Bazı önemli spor yazarları da, Fenerbahçe'den ayrılmasının sportif sebeblerle ilgili olmadığını yazdılar söylediler.
Yok artık. Fenerbahçe Patagonya sanki. Kazım her maç büyük bir istkrarla oynadı da, goller attı, asistler yaptı da, sonradan girdiği maçlarda takımını ateşledi de, biz bu genç çoçuğu anlamadığımız için gönderdik.
Sportif, Kazım efendi, sportif. Bizim, sportif olarak aklımızda kalan şu, 2 yıl gibi uzun bir süre de pek çok şans bulduğun halde, sahada takımına katkıda bulunmadın. Genç Okan ve Gökay senden daha fazla katkı verdiler. Hepsi budur. Allayıp pullayıp başkalarına sat bu klişeleri. Biz sana ihtiyacımız olan pek çok maçtan önce yemiştik. Sonra midemize oturmuştu.
Yetenek ve performans her zaman komşu olmuyorlar. Bazen birbirlerinden çok uzak kalabiliyorlar. Yetenek, zeka, vizyon ve performans her zaman yanyana oluyorlar. Kariyerinin bu zamana kadarki kısmında ne yazık ki Kazım, vizyon ve zekadan uzak yerlere aktı. Ezeli rakibimizdesin ama yine de bol şans sana. Çünkü son açıklamalarından, vizyon ve zekanı yanına alman ngerektiğini, hala anlamadığın gözüküyor..
Son söz; yüzümüzü kızartıcak aptallıklar yapmazsanız, saha dışında ki hayatınız umrumuzda bile değil.
Artık bu klişelere karnımız tok.

Transfer düşünceleri-Orta saha

05 Ocak, 2011

Orta saha;
Yobo geldikten sonra defanstan da çok eleştirilen bölge orta saha. Taraftar ve kamuoyu bu bölgede Emre'den başka hiç kimseyi beğenmiyor. Sezon boyunca dalgalı performans gösterseler de, bu alanda forvetin aksine pek çok oyuncumuz var. Emre, Cristian, Selçuk, Gökay, Mehmet, Stoch, Dia ve sakatlıktan dönen Özer. Sahada 4 oyuncuya ihtiyaç var. Elde 8 oyuncu var. Yaşlarını ve teknik kapasitelerini de düşününce, oyuncular beklenen performanslarına ulaşsalar transfer ihtiyacı olmayan bir  mevki gibi gözüküyor.  Her zaman, her mevki transferle zenginleşebilir, orta alanımız da transferle zenginleşebilir, ama çok iyi araştırılmış, çok isabetli bir transferle mümkün olur ancak.. Bu alanda  ihtiyaç asla derinlik ve alternatif değil, futboluyla lüks etkisi yaratıcak bir transfer faydalı olabilir. Emre, Gökay, Mehmet ve Özer çok önemli oyuncular, Özer'in sakatlıklarını bir yana bırakırsak, diğer oyuncular son derece istikrarlı. Bu oyuncular takım bir bütün olarak geliştikçe büyüyecek yeteneğe sahipler. Forvet oyuncularımızın top alma ve saklama becerileri geliştikçe bu mevkide fazla sıkıntımız olmaz. Bu mevkide görev alan ve oyunu açan kanat orta saha oyuncularımız, Stoch ve Dia'da çok üst düzey oyuncular. Sezon boyunca pas açılarına girme ve markaj altında topu tutma konularında sorun yaşadılar, birde topu kaybettiklerinde rakibe baskı yapmıyorlar. Aslında Fenerbahçe'nin tıkandığı en önemli yer burası. Orta alanda 2 kanat oyuncumuz ve forvette Alex,  yani 10 oyuncudan 3'ü, arkadaşlarına pas açısı yaratma, topla buluşma, baskıda topu saklama ve kaybedince rakibe baskı yapma konusunda son derece kötü performans gösteriyorlar. Siz Fenerbahçeli herhangi bir oyuncusunuz, sahada kaleci ve siz hariç 9 oyuncu var. 3'ü baskı altında top alma konusunda kötü, ne yaparsınız. Cevap; yana ve geriye oynamak, topla riskli ileri çıkışlar yapmak ve ara sıra önemli top kayıpları yapmak zorunda kalırsınız. Eleştirilir, ıslıklanır, antreman da iyi çalıştığınız halde takımdan kesilirsiniz. Biraz canlı alan savunması yapan takımların karşısında dağılırsınız. Gökhan Gönül'ün top kayıplarının Caner'le eşit olduğunu biliyormusunuz. Çünkü mesele, Caner, Mehmet, Gökhan değil. Mesele hareketsiz, rakiplerin arkasında yada markajında kaybolmuş, top kaybedince geriye gelmeyen ön alan ve kanatlar. Stoch sezon başı daha iyi idi, sonra geriledi. Alex sezon başı kabustu, bu parametrelerde hala çok kötü, ama sezon başına göre daha iyi. Dia, sakat, cezalı yada savunmaya dönmek dışında ofansif insiyatif olarak iyi. Ben Mehmet, Gökay veya Özer'in iyi işleyen bir takımda Aurelio seviyesine çıkabileceklerine eminim. Zico zamanında Deniz o seviyeye çıkmıştı. Sezonun ikinci yarısı Stoch sezon başı seviyesine gelmeli. Dia istikrarı yakalamalı ve bir zahmet topu kaybedince baskı yapmalı. Alex istatistikleri saymayı bırakmalı sahada topa  ulaşmak için daha çok çaba sarf etmeli. O bu konuda çalışırsa bütün takım daha çok çalışmak zorunda kalır. Liderlik yapma zamanı çoktan geldi. Alex istatistik rekorları kırdıkça biz şampiyonluk ve kupa kaçırıyoruz. Uzun bir zamandır onun etrafındaki oyuncuları suçladık ve değiştirdik.
Devid, Kazım, Vederson, Josico, Maldonodo,Kezman, Guiza, Ali Bilgin, Deniz gibi. Aynı şekilde bakarsak bunlara, Emre, Mehmet, Özer, Stoch, Dia ve Niang'ı da eklememiz gerekicek, bu sezon yukarıdaki isimleri harcadığımız sezonlardan da kötü. 2 kanat oyuncumuz ve Alex istikrarlı ve canlı oynarlarsa, oyunun kirli işlerine de katkı yaparlarsa transfere ihtiyacımız yok. Yoksa Alex'ten daha büyük bir isme ihtiyacımız var. Ancak böyle bir isimle takım yeniden dizayn olur.
Yazı başlığına dönelim, bu alan için basında adı geçen oyuncuların hiçbiri sorunu tam çözmez. Belki hafif bir rahatlık olur. Yanlış koyulmuş bir teşhiste iyi tedavi uygulaması kötüye gidişi örter ancak. Uzun vade ve büyük hedefler için çok çok iyi bir transfere ihtiyacımız var. Hamit Altıntop gibi. Türkiye liginde artan rekabet, kulübümüzün yüksek hedefleri gibi faktörler göze alınınca, vizyonda gelişmeli. Bizim takım en iyi demekle olmaz, dengeli bir kadro içinde Colman, Selçuk, Burak yıldız olur. Biz Stoch'u eleştiririz. Geçen seneki Twente maçı ve Gökhan Gönül'ün halini çoktan unutmuşuzdur. Fenerbahçe başkanı uçağa biner Hamit'i alır gelir. Adam gelmiyor diyenlere transfer hatırlatıyorum. Figo. Perez ''başkan olursam Figo bize geliecek'' dedi, sonrasını biliyoruz. ''Zidane gibi bir oyuncu Real Madrid'te top oynamak için dünyaya gelmiştir'' dedi. Onuda biliyoruz. Hamit, Bayer Münih'te yedek kalıp, dahada yaşlanınca Beşiktaş'a gidicekse, Beşiktaş'ta, bizde kötü yönetiliyoruz.
Burası spor ve Fenerbahçe blogu. Film filan yazmıyoruz. Ama herkes Av mevsimini izlemiştir. Cinayet çözülemiyorsa, baktığımız yeri değiştirmeliyiz. Başka bir açı bulmalı oradan bakmalıyız. Benim gördüğüm  Fenerbahçe ile ilgili insanların %95 aynı şeyi görüyor ve düşünüyor. Bu ortak konsensüs korkarım ki güçlü kaynaklarımıza rağmen kaybetmemize sebep oluyor. Baktığımız yeri değiştirmemiz lazım.

Transfer düşünceleri-Forvet

Forvet;
Gökhan ve Kazım ayrıldı. Guiza'nın bu sezon katkı veremeyeceği ortada. Önceki sezonlarda da başarılı olamamıştı zaten. Elde ilk yarının sonunda düşüş yaşayan Niang, rakip defans oyuncuları ile mücadeleye girmeden boşlukları değerlendiren Alex, katkı yaptığı halde sınıf atlayamayan, tamamlayıcı değil baş rol verildiğinde beklentileri karşılayamayan Semih var. Hepsinin bazı çok önemli özellikleri olsa da, üçü arasında kurulacak hiç bir kombinasyon sezon boyu karşılaşacağımız sert ve tempolu rekabete yetmeyecektir. En azından bazı haftalar yeterli olmayacaktır. Niang'ın sezon başı yırtıcılığına ulaşması bu sorunu hafifletebilecek muhtemel tek gelişme olsa da, muhtemel bir sakatlık büyük bir boşluk yaratabilir.
Bu mevkide Okan ve Gökay gibi bir genç akternatifimiz yoksa ve şu sıralar bir transfer çalışması yapılmıyorsa, sezonu ilk ikide kapatamayacığımızı düşünüyorum. Futbolu planlayan yöneticilerimizin bunu gözardı edemeyeceğini düşündüğüm için, bu mevkiye katkı veya derinlik sağlayacak bir transfer bekliyorum.
Mevlüt, Emenike ve Tuncay basında adı geçen oyuncular.  Premier ligden takımımıza katılan Emre ve Yobo'nun ligimizin üstündeki klasını görünce, Tuncay'ın kısa ve uzun vadede, en kritik zamanlarda, takıma büyük katkısı olacağını düşünüyorum. Gidişi ile ilgili duygusal olmak doğru değil, kendisine önerilen çok yüklü bir kontratı değerlendirdi. Kimse böyle bir teklifi kabul ettiği için Tuncay'ı suçlamamalı. Mevlüt'ü milli maçlar ve Fransa ligi özetleri dışında izlemedim, ancak bizi istediğimiz seviyeye taşıyabilicek bir oyuncu olarak görmüyorum. Yinede çok iyi bir alternatif olabilir. Emenike ise bence çok büyük bir fırsat. Bu oyuncu için İstanbul'da başarılı olamaz değerlendirmesi yapanların teknik ve taktik dayanaklardan çok, önceki yıllarda hayal kırıklığı yaratan transferlerin hatıralarından etkilendiğini düşünüyorum. Emenike çok yönlü bir oyuncu, sadece önüne atılan pasları değil, baskı altında ayağına atılan paslarıda çok iyi değerlendiriyor. Ligimizde sürekli yakın markaja maruz kalmasına rağmen, sürekli topla buluşabiliyor ve sürekli ofansif insiyatif alıyor. -Ki bu Fenerbahçe'nin en önemli eksiklerinden biri.-  Mental olaral iyi yetişmiş ise veya yetiştirilirse çok önemli bir kariyer sahibi olacaktır. Şu anda ortaya çıkan çok yüksek maliyeti de bana Baljiç transferini hatırlattı. O dönem için çok pahalı bir transferdi, ancak çok faydalı oldu ve iyi bir transfer bedeli ile kulübe para kazandırdı.
Bu üç oyuncu dışında basında adı geçen bir forvet duymadım. Ligimizde de gözüme batan katkı verebilicek başka yerli oyuncu hatırlamıyorum. Olanların da - mesela Umut Bulut - transferi çok yüksek maliyetli olucaktır.
Son söz; Gökay ve Okan'ın alternatif olarak sağladığı konfor ve kalite pek çok transferden çok daha değerli. Bu iki genç oyuncunun açtığı yolu kapatmamalıyız, özellikle derinlik veya alternatif için transfer yapmamalıyız. Yapılıcak transfer Alex'i, Niang'ı Semih'i kenarda tutmalı ve bu üçlünün en iyi ikisi arasına girebilmeli. Ancak böyle bir performans takımımızı geliştirebilir ki, ilk yarı elde ettiğimiz sonuçlar gelişmemiz gerektiğini gösteriyor. Böyle bir oyuncu transfer edilemiyorsa, alternatif ve derinlik istiyorsak Okan ve Gökay'ın arkadaşlarına bakmalıyız.
Şu anki durumumuz, klasik Aziz Yıldırım sessizliği, yani muhtemelen iyi takviye veya takviyeler yapılacak, ama oyuncular takıma çok geç katılacak. Ve belkide final kıymetindeki ilk iki haftada puan kaybı olucak. Sadece doğru kararlar almak veya doğru adımlar atmak yetmez. Bu adımları vaktinde atmalısınız, kararları hızlı uygulamalısınız. Niang 3 hafta önce gelseydi, belkide UEFA Avrupa ligin de devam ediyorduk. Pazarlıkla kazanılmış 2 milyon Euro bu kaybı telafi eder mi bilmem. En azından bence asla etmez.

Yolun açık olsun.

04 Ocak, 2011

 ''2010-2011 sezonu için 625.000 Euro ve 15.000 Euro maç başı ücreti, 2011-2012 sezonu için 1.250.000 Euro ve 16.000 EUro maç başı ücreti, 2012-2013 sezonu için 1.250.000 Euro sabit ve 17.000 Euro maç başı ücreti, 2013-2014 sezonu için 1.250.000 Euro ve 17.500 Euro maç başı ücreti alacak.'' Ntvspor.net
Adının ne olduğu gerçekten önemli değil. Ancak son 2 sezon doğru düzgün oynamamış,  elle tutulur 3 tane maçı olmayan bir oyuncuya böyle bir kontrat önerilen ülkede futbolun iyi yönetildiğinden bahsedemeyiz.
Galatasaray'a hayırlı olsun. Bir Fenerbahçeli olarak güçlü bir Galatasaray'dan asla sakınmam, umarım bu genç ve yetenekli oyuncu kendini toparlar ve Türk futboluna katkı verir.  Ama performansı ve profesyonelliği bu kadar muhlak bir oyuncuya, garanti parası bu kadar bol bir kontrat akıllı yönetim değildir.
Kazım'ın muhtemel Galatasaray transferini umursamadan, kendi profesyonel gerekçeleri ve planlarına bağlı kalarak, sözleşmesini fes eden Fenerbahçe yönetiminin tavrını da tebrik ederim. Korkarak büyük kulüp olunmaz.
Büyük kulüp korkmaz. Sen kaybettin Kazım, yolun açık olsun.  

Fenerbahçe Ülker, Karakter takımı

03 Ocak, 2011

Çok kıymetli bir Efes Pilsen zaferi.  Gurur verdi, mutlu etti. Kıymeti de rakipten geldi aslında. İyi savaştılar, iyi asıldılar.  Her top için, her pozisyon için aslanlar gibi çarpıştılar.  Özellikle Kerem Tunçeri ne kadar büyük bir oyuncu olduğunu gösterdi yine. Bir Fenerbahçeli olarak en büyük dileğim, Kerem'in mili takımda ki boşluğunu Erbil'in doldurmasıdır.
Yukarıda yazdıklarım, maç sonu yaptıkları itirazlara rağmen geçerlidir. Yöneticilerin küçük hesapları, oyuncuların emeğinin kıymetini azaltmaz.
Gelelim bizim takımımıza. Fenerbahçe Ülker karakter takımı. Hepsi birbirinden değerli, karakterli ve çalışkan oyuncular. En şiddetli rekabette bile, maçın %90'ında takım olarak hareket ettiler. 1 veya 2 pozisyon hariç, düzen dışına çıkmadılar.
 Ön alanda çok çok üst düzey bir savunma yaptık, ama Kerem Tunçeri'nin çok iyi oyunu ve pota altını savunmakta çektiğimiz güçlük yüzünden,   3. çeyreğe kadar başa baş gitti oyun. Pota altında savunma ve hücumda krizimiz sürüyor.  Lavrinoviç potaya yakın top aldığında, arkadaşlarını başarılı görüyor, Kaya çok yırtıcı, Mirsad iyi savaşıyor, Oğuz skor atıyor derken, daha dominant ve güçlü bir uzuna ihtiyacımız var. Hem hücumda hem savunma da.  Vidmar ah Vidmar. Belki de Eurolig'de ilk 4 mal olucak bize Vidmar'ın eksikliği.
Marko Tomas gecenin yıldızıydı.  Gerçek bir sanat icra etti parkede. İzleyemeyenler hepiniz için çok çok üzgünüm.

Kaya Peker, bu gece benim Fenerbahçeli gönlümde yerini aldı. 3. çeyrekte reklam panolarına uçtuğu an bizden oldu. Bundan sonra Fenerbahçeli sevgi saygısını görecek.. 
Sarunas Jasikevicius, bu karakterli takıma eşsiz bir klas kattı. Çok büyük ve değerli bir oyuncu olduğu için, her zaman iyi bir sahne bulmuştu kendine. Ama en iyisine geldiğini anlayacak günler geçtikçe.
Ukiç, Kinsey, Ömer ve aldığı kısa sürede Emir çok iyi oynadılar.
Fenerbahçe Ülker karekter takımı. Türkiye'de şampiyonluğun kesin favaorisi, Eurolig'de de karakterini ortaya koyacaktır. 
Hepimize iyi seyirler.

Aziz Yıldırım-Aykut Kocaman

Bu kısa yazımda olumsuz bir şapka takarak, Fenerbahçe'de başarıyı engelleyecek bazı faktörler arayacağım. Yok öyle istediğim için değil. Algıda seçiciliğin yanıltıcı etkisinden kurtulmaya çalışmak için.  Çünkü ben ve bir çok Fenerbahçe taraftarı, taraftar olduğumuz için, iyi şeyleri görme yarışındayız. Taraflıyız, kısaca bu.
Başlıyorum:
Fenerbahçe'nin Aykut Kocaman-Aziz Yıldırım ikilisi ile başarılı olması çok zor.
Çünkü başkan basının önünde geçen seneki çok başarılı 8 haftalık periyotun, kendisinin Samandıra ya sıklıkla gitmesine bağlı olduğunu söyledi. Daha da ileri giderek, neden karışmayacağım işler kötü gittiğinde herkes beni suçluyor gibi ifadeler kullandı. Kendisini dinlediğiniz de ikna oluyorsunuz, tabi filan diye desteklemeye başlıyorsunuz. Ama sırf bu yüzden Fenerbahçe ve Aykut Kocaman başarılı olamaz. Çünkü hiç bir iş, dışardan bakarak yönetilecek kadar basit değil.  Hele üst düzey bir futbol takımını yönetmek hiç değil.  İsterseniz Futbol takımı yönetmek nasıl bir şey anlatmaya çalışalım. Çalışalım çünkü anlatması bile zor.

  • Futbol yuvarlak ve içi hava dolu deriden oluşan top diye bir şeyle oynanıyor. Ayağınızla vuruyorsunuz, rüzgardan ve zeminden etkilenerek bir yere gidiyor. Her vuruş, her zaman aynı yere gitmiyor. Mesela bütün ustalığa rağmen frikiklerde her zaman aynı başarıyı yakalayamazsınız.
  • Sahada 11 insandan oluşan iki takımla oynanıyor. Hepsinin atletik, teknik ve taktik performansları birbirini etkiliyor. O günkü performansla ilgili milyonlarca olasılık birbirleri ile etkileşiyor ve her türlü süprize gebe. Ne diyorsun saçmalama bu kadar karışık değil diyenlere iddia oynamalarını ve milyarder olmalarını öneriyorum.  
  • Sahada 11 kişi ile oynanan bu takımlar aslında yaklaşık 22-25 kişi ile hazırlanıyorlar ve sakatlık ve form durumlarına göre 11'ler oluşuyor. Denklem 22'den çıktımı 45-50'ye. Teknik heyet ve organizasyonda ki diğer görevlileri hesap edin. Yardımcı antranörler, menejerler, sağlık ekibi, denklem çıktımı 100'e.
  • Hakemler, sadece 4 kişiler ama düdükde onlar da.
  • Peki sporcuların performanslarını aile hayatları da etkiler mi? Evetse nereye vardık. Belki saçma buldunuz, ama eşi ile çok büyük bir sorun yaşamış, sol ön oyuncusu, takımdaki sol bek, orta alan ve forvetlerin performansını direk etkiler mi, evet.
Daha uzatmayacağım ucu bucağı yok. Ama bu kadar çok etkileşim ve olasılık dolu bir işi, ben dışarıdan idare ederim arkadaş diyerek idare edemezsiniz. Daha da kötü, idare edilemez bir hale getirirsiniz. 
Bunun canlı örneğini yaşadık bu sene bence.

  • Emre sezon başı kampında Almanya'da Aykut Kocaman'la sorun yaşadı, sakatım bahanesiyle İstanbul'a dödü. Yok bu dedikodu diyelim. Geçen hafta içinde gazetelerde şöyle bir haber yayınlandı; sözleşmesini uzatmak isteyen Emre başkandan garanti alınca rahatladı. Buradan Emre'nin kulüpteki işleri onarma ve yönetme konusunda gerçek muhatap olarak Aykut Kocaman'ı değil başkanı tanıdığını söylemek çok mu kötü niyet olur. 
  • Sezon başı fizik değerlendirme de yedek kaleci Mert'in de gerisinde kalan Alex'in yedek kalınca, kendi internet sitesinde ve Twitter hesabında Aykut Kocaman'a tepki göstermesi de kaptanın başkanla kurduğu kişisel ilişkiye güvendiği şeklinde yorumlanabilir. Ki sezonun ortalarına doğru kendini toparlayan kaptan sezon başı gerçekten güçsüz ve faydasızdı. 
  • Peki Zico'yu başta Alex olmak üzere oyuncuların şikayeti üzerine başkanın gönderdiği dedikoduları,
  • Peki Daum'un Emre ve Alex'in şikayeti üzerine gönderildiği dedikoduları,
Ee ne olucak başkan bir kaç deneyimli ve iyi oyuncu ile muhatapsa, diyebilirsiniz. Şu olur, haftalarca hocasından destek gören Cristian Baroni, 6+2'ye takıldığı ilk hafta isyan eder. Çünkü takımı antreman ve form seviyesine göre sahaya çıkarması gereken teknik adamın üstünde başka bir otorite olduğunu görmüştür. Sezona çok iyi başlayan ilk maçlarında gollerle buluşan Stoch, birden form kaybetmeye başlar. Ve şu anda yazamadığım veya fark edemediğim başka reaksiyonlar olur.
Liderlik adelet ve hedefe dönük tutarlılık ister. 2 başlı yönetimde bu mümkün olmaz, herkesin terazisinde başka ölçüm araçları var. Başkan, geçmiş emekler ve sosyal ilişkisine dayalı güvene göre ölçüm yapıyor, hoca teknik taktik öncelikler, antreman ve takımsal bütünlüğe göre ölçüm yapıyor. Tabi ki sonuçlar farklı oluşur.
Takımın yarısı hocanın ölçümüne yarısı, başkanın ölçümüne göre çekerse, ilk yarıdaki Fenerbahçe ortaya çıkar.
Başkan kendine hak gördüğü bu işlerden çekilmeli. Deneyimi ve bilgisi takıma, kurduğu sistemle etki göstermeli. Taktik müdahalesi hoca aracılığıyla yapacağı değerlendirmelerle olmalı. Hoca bir makaleden bir şey çıkarıyorsa, başkanın fikirlerinden çıkarabilir ama aynı özgürlükte kullanmalı bu fikirleri.  Yani takımla ilgili son söz bir kişide olmalı.  Hocaya koçluk bile edebilir ama müdahale edemez olmalı.
Şimdiki durumumuz şu;

  • ''Tabi ki karışırım her şeyi bana soruyorlar başarısızlık olunca''
  • ''Transfer hocaya bağlı, istesin hemen alırız.''
Alah aşkına hem siyah, hem beyaz oluyor mu? Gri filan olsa, pembe gözlüklerimizle razıyız inanmaya, ama hem  
siyah, hem beyaz.

Son söz,
Başkanım şampiyonluk, ligin en iyi kadrosu bizde diyerek kazanılacak kadar basit bir yarış değil.

Not: Sevgili okuyucu yazı veya yazıları beğendiysen lütfen sosyal ağlarda paylaş.

 
 
 

İzleyiciler