Aziz Yıldırım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Aziz Yıldırım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Heykel meselesi

21 Nisan, 2011

Son 7 sezonda gösterdiği performans, sadece Fenerbahçe taraftarı ile değil, Türk halkı ile kurduğu ilişki Alex'i çok özel biri yapıyor. Sahada eşsiz yeteneklere sahip, oyunu görüşü, oyun zekası, vuruş tekniği, gol sezgisi ve gücü. Şaşırmayın Alex çok güçlü bir oyuncu. Top ayağında iken arkasındaki oyuncuları sırtına aldığında, düşürülemediğini gözden kaçırmayın. Zaten Fenerbahçe'ye en çok bu özelliğiyle katkı veriyor. Ayağındaki topu her türlü baskıya rağmen koruyup doğru yere aktarıyor. Sonrada hızla gol için doğru yere koşuyor. Daha sonrada kendinden 20 cm. uzun stoperlerin arasında en doğru yerde en yükseğe çıkıyor ve golü atıyor.
Devamı;
www.siradanbirblog.com 

Beşibiryerde.

16 Nisan, 2011

Fenerbahçe'li olmak ne kadar güzelse, o kadar zor.  O kadar çok branşta üst seviyede rekabet ediyoruz ki, yüksek heyecanı bir yana bırakın zaman planlaması diye bir problemimiz var. Mesela biz erkek voleybol ne oldu, kızlar ne oldu derken, ezeli rakiplerimiz, kongre, önümüzdeki sezon filan diyorlar. Ben bu blogta özellikle devre arası yazdığım bir kaç yazıda başkanımızı eleştirmiştim. O gün eleştirdiğim davranışlarını, bu gün yine eleştiririm. Her branşta finale oynayan harika bir kulübü yönetmek kimseyi dokunulmaz yapmaz. Eleştiri söz konusu uygulamayadır ve nezaketle yapılıyorsa kişisel bir görüş içermektedir.
Devamı:
www.siradanbirblog.com

Teknik adam bir telde, yönetim diğer telde

22 Ocak, 2011

Geldi sezonun 2. yarısı. Başarısız bir ilk yarıdan sonra hepimiz, onarım, umut ve moral bekledik. Çok iyimserdik. Spor gazetelerini, interneti dakika dakika izledik. Bu gün hala içimiz kıpır kıpır.  Hala umutlanıcak, coşucak bir şey arıyoruz. Takım kıpırdasa biz coşacağız. Onlar bir koşsa biz yüz inanacağız. Oysa taraftar gözlüğümüzü, yada gönlümüzü koyalım bir kenara, ne umut ne moral var ortalıkta.
Teknik adam bir telde, yönetim diğerr telde. Oyuncular kontrat peşinde.  Yeni Malatya maçı, kardı, buzdu tamam, Samsun maçının üstünden bir hafta geçmedi daha, siz herhangi bir ışık gördünüzmü? Ben ne gördüğümü yazayım sizlere. Sezon başından da kötü bir takım. Pek çok final kaybetmiş Daum takımlarının kötü bir versiyonu.  Daum'a saygısızlıkta etmek istemem. O genelde elindeki en iyi takımı bulur ve sahaya çıkarır, sonuna kadar şampiyonluğu takip ederdi. İnanıyorum ki Stoch elinde olsa idi, 2-3 ayda ona savunmayıda öğretir Vederson'un yerine kullanırdı. Dia'yı takım savunmasına adapte eder, Kazım'dan aldığı verimden daha iyisini alırdı. Mehmet Topuz, Özer Hurmacı nasıl takım için çalışan oyuncular olduysa, onları da adam ederdi. Nasıl hala bir efsane olan Hojdonk'u kenara alarak, Alex üzerine bir takım kurduysa, bu günde Alex'ten rol çalıp yeni bir yıldız parlatmaya başlardı. Yok Aykut hocaya değil tenkitlerim tek başına. Çünkü devre arası verilen tüm beyanatlar ve atılan adımlar gösterdi ki, takımı en az iki kişi idare ediyor. Çok başlılık kısa vadede bazı sıçramalar yaratabilir belki, ama orta ve uzun vadedeki sonunu biliyorum ben. Sonuç sezonun ilk yarısındaki istikrarsız takımdan da daha dalgalı daha istikrarsız bir takımdır. Yazı burada ,17 maç var.  Üzülerek söylüyorum; görüceğiz.. Kaçan balık çok büyük.  
Oysa yapmaları gereken şeyler ne kadar basit. Çok uzaklarda değil örnek. Aynı armanın altında. 
Birkaç maç Fenerbahçe Ülker izleseler, ne yapmaları gerektiğini görecekler. En kritik anlarda, hatalar yapan Maxim ve Erbil'i, teselli eden Lavrinoviç, Ömer ve Mirsad'ı göreceler. Sonra şut attığı için kızdıkları Stoch'un yüzündeki ifadeyi hatırlasınlar. Muhteşem bir kariyerden sonra bankta oturan Greer'in Twitter'den şurdan burdan hocaya sallayıp sallamadığına baksalar. Genelde 1 yııllık kontrat yapan basketbolculardan yönetimi basına taraftara şikayet eden var mı bir baksalar. Saha içinde birbirlerinin hatalarını kapatmak için nasıl çalıştığını bir görseler.
Bir sürü şey. 
Ama özeti kısa. Futbol ve İnternet sitemiz dışında herşey çok iyi idare ediliyor. Bütün taraftar kalbimle, umutlanmaya coşmaya çoktan hazırım. Alex, Emre, Özer, Gökhan veya Stoch, herhangi bir oyuncumuz yada oyuncularımız, fitili ateşleyecek performansları gösterseler, ben çoktan patlarım. Tüm taraftar patlar. Ama futbol takımımızda, inanç, adalet, birlik, beraberlik yok. Olsa yıldızlar parlar eninde sonunda. Biri olmazsa biri muhakkak parlar. Bizim yıldızlarımız kendini aydınlatamayan mumlara döndü. 
Son söz: ''Eşşeğin kuyruğunu tenhada kes''  bunu kimse duymamıştır sanırım. Aslı şu, kalabalıkta kesersen uzun oldu kısa oldu, bin fikir çıkar, basit bir iş çözülemez olur. Takımda böyle, işi bilen birine teslim et, oradan kes buradan kes diye karışma. Ama karışacağını da ilan ettin her platformda, işte bu yüzden bu sene olmayacak.

Not: Sıradanbirblog okuyun, okutturun.

Nereye kadar-Açtırın çiçekleri

15 Ocak, 2011

Andre Santos, Aykut Kocaman'la görüşmüş yada görüşecekmiş, öğlenden sonrada basın toplantısı yapacakmış. (FB TV)

  • Bir oyuncu, takımın teknik adamı ile ilgili, aklına estiği gibi konuşacak, 
  • geldiğinde hocası bu konu ile ilgili kendisi ile görüşmeyecek 
  • basın toplantısında gelen bir soru üzerine hala bu sorunla ilgili bir adım atılmadığı ortaya çıkacak
  • sonrada yukarıdaki senaryo yazılacak ve oynanacak
Yok artık demiş olmalısınız. Alın bir tane daha.

  • Kulübün başkanı Türkiye'nin en çok izlenen kanalında transfer hakkında henüz harekete geçmediklerini
  • hoca ile görüşeceklerini, gerekirse transfer yapmanın sorun olmayacağını söyleyecek
  • daha sonra hocanın basın toplantısında bir soruya verdiği cevap üzerine
  • 1,5 aydır 4-5 oyuncu ile transfer görüşmelerinin yürütüldüğünü 
  • ama sonuç alınamadığını açıklayacak.
  • Ve artık transfer yapmanın da sorun olmaya başladığını öğrenmiş olacağız.
Bir kaç tane daha;

  • Maç sonu teknik direktör basın açıklaması yapmayacak (O gücü kendisinde bulamamış, Fenerbahçe'nin teknik adamı sportif sonuçlarla gücünü yitirmemeli)
  • Sorumsuzca hoca hakkında ileri geri açıklamalar yapan Andre Santos, kalın boğazlı kazağının üstüne giydiği forma ile kurtarıcı olarak oyuna alınacak. (Forma resmen kazağın üstündeydi, adam o kadar oynamamaya niyetliydi. Oynamak ve kalmak istemediğini göstermek için daha hangi saygısızlıkları icad edip yapması gerekiyor.)
  • Takım kaptanı, direk kendi internet sitesinden kontrat pazarlığına girişecek, hatta yönetimi şikayet edecek. (Dikkat edin menejeri kullanıp aynı sonuca taraftarı daha az rencide ederek ulaşmayı filan düşünmesine gerek yok)
  • .........
Nereye kadar ya, gerçekten nereye kadar.   Sayın başkan ve yönetim kurulu, Sayın Aykut Kocaman ve teknik heyet ve kıymetli futbolcu kardeşlerim, bizi üzmeye, kendinizi mahçup etmeye nereye kadar devam edeceksiniz. Yaşadıklarınızın içinden çıkıp 3-5 adım geriye gelerek, sizlerin de baş rolde olduğu olan biten her şeye bir bakarmısınız. Kendinize bir kaç basit soru sorun.

  • Ben hangi saplantılarla bunları yapmışım ve yapmaya devam ediyorum.
  • Bu olayların içindeki diğer kişiler hangi saplantılarla bunları yapıyor.
  • Böyle devam edersem olaylar nereye gider.
  • Bütün bunların bitmesi için ne yapmalıyım.
Son soruya cevap veriyorum. Körlüklerinizi, kırgınlıklarınızı, takıntılarınızı bırakın. Birbirinizi anlamaya çalışın ve birbirinizi dinleyin. Birbirinizi itip kakmayı bırakın, desteklemeye başlayın. Kendi çıkarlarınızı değil takımı düşünün. -Takım iyi herkes iyi.- Sonrada işinizi sahip olduğunuz yeteneklerin %80 'ni kullanarak yapın. En iyi performansa filan gerek yok. Ortalama performansınızla ligi ikinci bitirir, şampiyonlar ligine katılır, önümüzdeki yıl daha iyi bir hedefe ulaşmaya hazırlanırsınız.

Taraftarlık duygusal bir şeydir, iyimser bir şeydir. 2-3 hafta içinde dağıtırsınız bulutları, açtırırsınız çiçekleri.
Bitirin bu saçmalıkları.

Çok kötü yönetiliyoruz

11 Ocak, 2011

Ebru Köksaldı  Fenerbahçe ve sporla ilgili yazılarını takip edebildiğimiz blogunda    ( www.tirajik.com),             gündem diye her zamanki gibi çok güzel bir yazı yazmıştı. Aşağıdaki yazı Ebru hanımın yazısına yaptığım yorum. Sadece bir kaç cümle ekledim. Burada da olmasını istedim. 
''Çok kötü yönetiliyoruz.  Başkan basın ve televizyonlar aracılığıyla teknik direktörlük yapıyor.  Şu ana kadar görünen tablo, antreman detayları dışında takımı 2. yarı başkan yönetecek.  Başkanın takımı şampiyon yapabilecek teknik bilgiye sahip olmadığına eminim. Kontrat peşinde olan ve gönderilmekten korkan bir kaç oyuncunun vites yükseltmesi ile şampiyon olabilecek günler çok geride kaldı. Takımın tamamının birleşmesi ve performansını yükseltmesi lazım.  Oysa takım en az üçe bölünmüş durumda.  Teknik adam tarafından yönetilen oyuncular.   Başkan tarafından yönetilen oyuncular.    ”bu nedir ya!!” diye şaşıran ve tüm inancını yitirmiş oyuncular.   Ben Aykut Kocaman’ı destekleyenlerdendim.   Hala bu tablonun içinde kalarak, -istifa etmeyerek- başkana günah keçisi olmayı kabul etmesine anlam veremiyorum.  
 Transferlerin aylar sürdüğü, yada hoca istediği halde yapılmadığı,  hocaya saygısızlık yapan oyuncuların herhangi bir ceza görmediği,  Emre ve Alex gibi oyuncuların basın önünde başkan tarafından açıkça korunduğu,   Guiza gibi klübü kafasında tamamen bitirmiş oyuncuların ucuza gider diye satılmadığı, -ki kendisine sezonluk 3-3,5 milyon euro ödeniyor- , yani başkanın teknik adamdan sürekli rol çaldığı bir takım, artık o teknik adam tarafından yönetilemez.  Takımda   Senegalli, Brezilyalı, İspanyol, Uruguaylı, Slovak  ve Türkler var. Yaşları  17-34 arasında. Hepsi yüksek egolu yarışçı karakterli oyuncular.  Hepsi aynı yerden yönetilmeli ve oraya güvenmeli, yoksa yönetilemezler. Aykut Kocaman Alex' ten iyi verim aldı iyi de, vazifesi Alex'i idare etmek değil. Tüm kadroyu idare etmek. Birini kazanmak diğerlerinin inançlarını ve saygısını kaybettiriyorsa işler çok kötü. Sizce şu anda Fenerbahçe'de oynayan oyuncular Aykut Kocaman'ın  kontratlarını uzatabileceği, geliştirebileceği veya fes edebileceğini düşünüyorlarmı? Mesela Alex kontratını uzatmasının Aykut Kocaman'a bağlı olduğunu düşünüyormu?  
Genç oyuncuların motive olması ve geleceğe inanması için elle tutulur hiç bir şey yok.
Başkanın futbol takımına müdahale etmesini durdurabilecek güçte bir teknik adama ihtiyacımız var. Yada sadece başkanlık yapıcak, sisteme inanan bir başkanlık anlayışına. Şu anda ikisinide sahip değiliz.  Bu şartlarda sahip olduğumuz harika oyuncular hiç bir işe yaramayacak.''


Not;Umarım aslında her şey böyle değildir. Ben bir kaç gündür arka arkaya okuduğum gazetelerin asılsız haberlerinden işgüzarca çıkarmışımdır bu yorumları. Aslında sezonun 2. yarısı için gereken her şey çok profesyonelce ilmek ilmek örülüyordur. 

Aziz Yıldırım-Aykut Kocaman

03 Ocak, 2011

Bu kısa yazımda olumsuz bir şapka takarak, Fenerbahçe'de başarıyı engelleyecek bazı faktörler arayacağım. Yok öyle istediğim için değil. Algıda seçiciliğin yanıltıcı etkisinden kurtulmaya çalışmak için.  Çünkü ben ve bir çok Fenerbahçe taraftarı, taraftar olduğumuz için, iyi şeyleri görme yarışındayız. Taraflıyız, kısaca bu.
Başlıyorum:
Fenerbahçe'nin Aykut Kocaman-Aziz Yıldırım ikilisi ile başarılı olması çok zor.
Çünkü başkan basının önünde geçen seneki çok başarılı 8 haftalık periyotun, kendisinin Samandıra ya sıklıkla gitmesine bağlı olduğunu söyledi. Daha da ileri giderek, neden karışmayacağım işler kötü gittiğinde herkes beni suçluyor gibi ifadeler kullandı. Kendisini dinlediğiniz de ikna oluyorsunuz, tabi filan diye desteklemeye başlıyorsunuz. Ama sırf bu yüzden Fenerbahçe ve Aykut Kocaman başarılı olamaz. Çünkü hiç bir iş, dışardan bakarak yönetilecek kadar basit değil.  Hele üst düzey bir futbol takımını yönetmek hiç değil.  İsterseniz Futbol takımı yönetmek nasıl bir şey anlatmaya çalışalım. Çalışalım çünkü anlatması bile zor.

  • Futbol yuvarlak ve içi hava dolu deriden oluşan top diye bir şeyle oynanıyor. Ayağınızla vuruyorsunuz, rüzgardan ve zeminden etkilenerek bir yere gidiyor. Her vuruş, her zaman aynı yere gitmiyor. Mesela bütün ustalığa rağmen frikiklerde her zaman aynı başarıyı yakalayamazsınız.
  • Sahada 11 insandan oluşan iki takımla oynanıyor. Hepsinin atletik, teknik ve taktik performansları birbirini etkiliyor. O günkü performansla ilgili milyonlarca olasılık birbirleri ile etkileşiyor ve her türlü süprize gebe. Ne diyorsun saçmalama bu kadar karışık değil diyenlere iddia oynamalarını ve milyarder olmalarını öneriyorum.  
  • Sahada 11 kişi ile oynanan bu takımlar aslında yaklaşık 22-25 kişi ile hazırlanıyorlar ve sakatlık ve form durumlarına göre 11'ler oluşuyor. Denklem 22'den çıktımı 45-50'ye. Teknik heyet ve organizasyonda ki diğer görevlileri hesap edin. Yardımcı antranörler, menejerler, sağlık ekibi, denklem çıktımı 100'e.
  • Hakemler, sadece 4 kişiler ama düdükde onlar da.
  • Peki sporcuların performanslarını aile hayatları da etkiler mi? Evetse nereye vardık. Belki saçma buldunuz, ama eşi ile çok büyük bir sorun yaşamış, sol ön oyuncusu, takımdaki sol bek, orta alan ve forvetlerin performansını direk etkiler mi, evet.
Daha uzatmayacağım ucu bucağı yok. Ama bu kadar çok etkileşim ve olasılık dolu bir işi, ben dışarıdan idare ederim arkadaş diyerek idare edemezsiniz. Daha da kötü, idare edilemez bir hale getirirsiniz. 
Bunun canlı örneğini yaşadık bu sene bence.

  • Emre sezon başı kampında Almanya'da Aykut Kocaman'la sorun yaşadı, sakatım bahanesiyle İstanbul'a dödü. Yok bu dedikodu diyelim. Geçen hafta içinde gazetelerde şöyle bir haber yayınlandı; sözleşmesini uzatmak isteyen Emre başkandan garanti alınca rahatladı. Buradan Emre'nin kulüpteki işleri onarma ve yönetme konusunda gerçek muhatap olarak Aykut Kocaman'ı değil başkanı tanıdığını söylemek çok mu kötü niyet olur. 
  • Sezon başı fizik değerlendirme de yedek kaleci Mert'in de gerisinde kalan Alex'in yedek kalınca, kendi internet sitesinde ve Twitter hesabında Aykut Kocaman'a tepki göstermesi de kaptanın başkanla kurduğu kişisel ilişkiye güvendiği şeklinde yorumlanabilir. Ki sezonun ortalarına doğru kendini toparlayan kaptan sezon başı gerçekten güçsüz ve faydasızdı. 
  • Peki Zico'yu başta Alex olmak üzere oyuncuların şikayeti üzerine başkanın gönderdiği dedikoduları,
  • Peki Daum'un Emre ve Alex'in şikayeti üzerine gönderildiği dedikoduları,
Ee ne olucak başkan bir kaç deneyimli ve iyi oyuncu ile muhatapsa, diyebilirsiniz. Şu olur, haftalarca hocasından destek gören Cristian Baroni, 6+2'ye takıldığı ilk hafta isyan eder. Çünkü takımı antreman ve form seviyesine göre sahaya çıkarması gereken teknik adamın üstünde başka bir otorite olduğunu görmüştür. Sezona çok iyi başlayan ilk maçlarında gollerle buluşan Stoch, birden form kaybetmeye başlar. Ve şu anda yazamadığım veya fark edemediğim başka reaksiyonlar olur.
Liderlik adelet ve hedefe dönük tutarlılık ister. 2 başlı yönetimde bu mümkün olmaz, herkesin terazisinde başka ölçüm araçları var. Başkan, geçmiş emekler ve sosyal ilişkisine dayalı güvene göre ölçüm yapıyor, hoca teknik taktik öncelikler, antreman ve takımsal bütünlüğe göre ölçüm yapıyor. Tabi ki sonuçlar farklı oluşur.
Takımın yarısı hocanın ölçümüne yarısı, başkanın ölçümüne göre çekerse, ilk yarıdaki Fenerbahçe ortaya çıkar.
Başkan kendine hak gördüğü bu işlerden çekilmeli. Deneyimi ve bilgisi takıma, kurduğu sistemle etki göstermeli. Taktik müdahalesi hoca aracılığıyla yapacağı değerlendirmelerle olmalı. Hoca bir makaleden bir şey çıkarıyorsa, başkanın fikirlerinden çıkarabilir ama aynı özgürlükte kullanmalı bu fikirleri.  Yani takımla ilgili son söz bir kişide olmalı.  Hocaya koçluk bile edebilir ama müdahale edemez olmalı.
Şimdiki durumumuz şu;

  • ''Tabi ki karışırım her şeyi bana soruyorlar başarısızlık olunca''
  • ''Transfer hocaya bağlı, istesin hemen alırız.''
Alah aşkına hem siyah, hem beyaz oluyor mu? Gri filan olsa, pembe gözlüklerimizle razıyız inanmaya, ama hem  
siyah, hem beyaz.

Son söz,
Başkanım şampiyonluk, ligin en iyi kadrosu bizde diyerek kazanılacak kadar basit bir yarış değil.

Not: Sevgili okuyucu yazı veya yazıları beğendiysen lütfen sosyal ağlarda paylaş.

 
 
 

İzleyiciler