Aziz Yıldırım-Aykut Kocaman

03 Ocak, 2011

Bu kısa yazımda olumsuz bir şapka takarak, Fenerbahçe'de başarıyı engelleyecek bazı faktörler arayacağım. Yok öyle istediğim için değil. Algıda seçiciliğin yanıltıcı etkisinden kurtulmaya çalışmak için.  Çünkü ben ve bir çok Fenerbahçe taraftarı, taraftar olduğumuz için, iyi şeyleri görme yarışındayız. Taraflıyız, kısaca bu.
Başlıyorum:
Fenerbahçe'nin Aykut Kocaman-Aziz Yıldırım ikilisi ile başarılı olması çok zor.
Çünkü başkan basının önünde geçen seneki çok başarılı 8 haftalık periyotun, kendisinin Samandıra ya sıklıkla gitmesine bağlı olduğunu söyledi. Daha da ileri giderek, neden karışmayacağım işler kötü gittiğinde herkes beni suçluyor gibi ifadeler kullandı. Kendisini dinlediğiniz de ikna oluyorsunuz, tabi filan diye desteklemeye başlıyorsunuz. Ama sırf bu yüzden Fenerbahçe ve Aykut Kocaman başarılı olamaz. Çünkü hiç bir iş, dışardan bakarak yönetilecek kadar basit değil.  Hele üst düzey bir futbol takımını yönetmek hiç değil.  İsterseniz Futbol takımı yönetmek nasıl bir şey anlatmaya çalışalım. Çalışalım çünkü anlatması bile zor.

  • Futbol yuvarlak ve içi hava dolu deriden oluşan top diye bir şeyle oynanıyor. Ayağınızla vuruyorsunuz, rüzgardan ve zeminden etkilenerek bir yere gidiyor. Her vuruş, her zaman aynı yere gitmiyor. Mesela bütün ustalığa rağmen frikiklerde her zaman aynı başarıyı yakalayamazsınız.
  • Sahada 11 insandan oluşan iki takımla oynanıyor. Hepsinin atletik, teknik ve taktik performansları birbirini etkiliyor. O günkü performansla ilgili milyonlarca olasılık birbirleri ile etkileşiyor ve her türlü süprize gebe. Ne diyorsun saçmalama bu kadar karışık değil diyenlere iddia oynamalarını ve milyarder olmalarını öneriyorum.  
  • Sahada 11 kişi ile oynanan bu takımlar aslında yaklaşık 22-25 kişi ile hazırlanıyorlar ve sakatlık ve form durumlarına göre 11'ler oluşuyor. Denklem 22'den çıktımı 45-50'ye. Teknik heyet ve organizasyonda ki diğer görevlileri hesap edin. Yardımcı antranörler, menejerler, sağlık ekibi, denklem çıktımı 100'e.
  • Hakemler, sadece 4 kişiler ama düdükde onlar da.
  • Peki sporcuların performanslarını aile hayatları da etkiler mi? Evetse nereye vardık. Belki saçma buldunuz, ama eşi ile çok büyük bir sorun yaşamış, sol ön oyuncusu, takımdaki sol bek, orta alan ve forvetlerin performansını direk etkiler mi, evet.
Daha uzatmayacağım ucu bucağı yok. Ama bu kadar çok etkileşim ve olasılık dolu bir işi, ben dışarıdan idare ederim arkadaş diyerek idare edemezsiniz. Daha da kötü, idare edilemez bir hale getirirsiniz. 
Bunun canlı örneğini yaşadık bu sene bence.

  • Emre sezon başı kampında Almanya'da Aykut Kocaman'la sorun yaşadı, sakatım bahanesiyle İstanbul'a dödü. Yok bu dedikodu diyelim. Geçen hafta içinde gazetelerde şöyle bir haber yayınlandı; sözleşmesini uzatmak isteyen Emre başkandan garanti alınca rahatladı. Buradan Emre'nin kulüpteki işleri onarma ve yönetme konusunda gerçek muhatap olarak Aykut Kocaman'ı değil başkanı tanıdığını söylemek çok mu kötü niyet olur. 
  • Sezon başı fizik değerlendirme de yedek kaleci Mert'in de gerisinde kalan Alex'in yedek kalınca, kendi internet sitesinde ve Twitter hesabında Aykut Kocaman'a tepki göstermesi de kaptanın başkanla kurduğu kişisel ilişkiye güvendiği şeklinde yorumlanabilir. Ki sezonun ortalarına doğru kendini toparlayan kaptan sezon başı gerçekten güçsüz ve faydasızdı. 
  • Peki Zico'yu başta Alex olmak üzere oyuncuların şikayeti üzerine başkanın gönderdiği dedikoduları,
  • Peki Daum'un Emre ve Alex'in şikayeti üzerine gönderildiği dedikoduları,
Ee ne olucak başkan bir kaç deneyimli ve iyi oyuncu ile muhatapsa, diyebilirsiniz. Şu olur, haftalarca hocasından destek gören Cristian Baroni, 6+2'ye takıldığı ilk hafta isyan eder. Çünkü takımı antreman ve form seviyesine göre sahaya çıkarması gereken teknik adamın üstünde başka bir otorite olduğunu görmüştür. Sezona çok iyi başlayan ilk maçlarında gollerle buluşan Stoch, birden form kaybetmeye başlar. Ve şu anda yazamadığım veya fark edemediğim başka reaksiyonlar olur.
Liderlik adelet ve hedefe dönük tutarlılık ister. 2 başlı yönetimde bu mümkün olmaz, herkesin terazisinde başka ölçüm araçları var. Başkan, geçmiş emekler ve sosyal ilişkisine dayalı güvene göre ölçüm yapıyor, hoca teknik taktik öncelikler, antreman ve takımsal bütünlüğe göre ölçüm yapıyor. Tabi ki sonuçlar farklı oluşur.
Takımın yarısı hocanın ölçümüne yarısı, başkanın ölçümüne göre çekerse, ilk yarıdaki Fenerbahçe ortaya çıkar.
Başkan kendine hak gördüğü bu işlerden çekilmeli. Deneyimi ve bilgisi takıma, kurduğu sistemle etki göstermeli. Taktik müdahalesi hoca aracılığıyla yapacağı değerlendirmelerle olmalı. Hoca bir makaleden bir şey çıkarıyorsa, başkanın fikirlerinden çıkarabilir ama aynı özgürlükte kullanmalı bu fikirleri.  Yani takımla ilgili son söz bir kişide olmalı.  Hocaya koçluk bile edebilir ama müdahale edemez olmalı.
Şimdiki durumumuz şu;

  • ''Tabi ki karışırım her şeyi bana soruyorlar başarısızlık olunca''
  • ''Transfer hocaya bağlı, istesin hemen alırız.''
Alah aşkına hem siyah, hem beyaz oluyor mu? Gri filan olsa, pembe gözlüklerimizle razıyız inanmaya, ama hem  
siyah, hem beyaz.

Son söz,
Başkanım şampiyonluk, ligin en iyi kadrosu bizde diyerek kazanılacak kadar basit bir yarış değil.

Not: Sevgili okuyucu yazı veya yazıları beğendiysen lütfen sosyal ağlarda paylaş.

0 yorum:

Yorum Gönder

 
 
 

İzleyiciler