Geldi sezonun 2. yarısı. Başarısız bir ilk yarıdan sonra hepimiz, onarım, umut ve moral bekledik. Çok iyimserdik. Spor gazetelerini, interneti dakika dakika izledik. Bu gün hala içimiz kıpır kıpır. Hala umutlanıcak, coşucak bir şey arıyoruz. Takım kıpırdasa biz coşacağız. Onlar bir koşsa biz yüz inanacağız. Oysa taraftar gözlüğümüzü, yada gönlümüzü koyalım bir kenara, ne umut ne moral var ortalıkta.
Teknik adam bir telde, yönetim diğerr telde. Oyuncular kontrat peşinde. Yeni Malatya maçı, kardı, buzdu tamam, Samsun maçının üstünden bir hafta geçmedi daha, siz herhangi bir ışık gördünüzmü? Ben ne gördüğümü yazayım sizlere. Sezon başından da kötü bir takım. Pek çok final kaybetmiş Daum takımlarının kötü bir versiyonu. Daum'a saygısızlıkta etmek istemem. O genelde elindeki en iyi takımı bulur ve sahaya çıkarır, sonuna kadar şampiyonluğu takip ederdi. İnanıyorum ki Stoch elinde olsa idi, 2-3 ayda ona savunmayıda öğretir Vederson'un yerine kullanırdı. Dia'yı takım savunmasına adapte eder, Kazım'dan aldığı verimden daha iyisini alırdı. Mehmet Topuz, Özer Hurmacı nasıl takım için çalışan oyuncular olduysa, onları da adam ederdi. Nasıl hala bir efsane olan Hojdonk'u kenara alarak, Alex üzerine bir takım kurduysa, bu günde Alex'ten rol çalıp yeni bir yıldız parlatmaya başlardı. Yok Aykut hocaya değil tenkitlerim tek başına. Çünkü devre arası verilen tüm beyanatlar ve atılan adımlar gösterdi ki, takımı en az iki kişi idare ediyor. Çok başlılık kısa vadede bazı sıçramalar yaratabilir belki, ama orta ve uzun vadedeki sonunu biliyorum ben. Sonuç sezonun ilk yarısındaki istikrarsız takımdan da daha dalgalı daha istikrarsız bir takımdır. Yazı burada ,17 maç var. Üzülerek söylüyorum; görüceğiz.. Kaçan balık çok büyük.
Oysa yapmaları gereken şeyler ne kadar basit. Çok uzaklarda değil örnek. Aynı armanın altında.
Birkaç maç Fenerbahçe Ülker izleseler, ne yapmaları gerektiğini görecekler. En kritik anlarda, hatalar yapan Maxim ve Erbil'i, teselli eden Lavrinoviç, Ömer ve Mirsad'ı göreceler. Sonra şut attığı için kızdıkları Stoch'un yüzündeki ifadeyi hatırlasınlar. Muhteşem bir kariyerden sonra bankta oturan Greer'in Twitter'den şurdan burdan hocaya sallayıp sallamadığına baksalar. Genelde 1 yııllık kontrat yapan basketbolculardan yönetimi basına taraftara şikayet eden var mı bir baksalar. Saha içinde birbirlerinin hatalarını kapatmak için nasıl çalıştığını bir görseler.
Bir sürü şey.
Ama özeti kısa. Futbol ve İnternet sitemiz dışında herşey çok iyi idare ediliyor. Bütün taraftar kalbimle, umutlanmaya coşmaya çoktan hazırım. Alex, Emre, Özer, Gökhan veya Stoch, herhangi bir oyuncumuz yada oyuncularımız, fitili ateşleyecek performansları gösterseler, ben çoktan patlarım. Tüm taraftar patlar. Ama futbol takımımızda, inanç, adalet, birlik, beraberlik yok. Olsa yıldızlar parlar eninde sonunda. Biri olmazsa biri muhakkak parlar. Bizim yıldızlarımız kendini aydınlatamayan mumlara döndü.
Son söz: ''Eşşeğin kuyruğunu tenhada kes'' bunu kimse duymamıştır sanırım. Aslı şu, kalabalıkta kesersen uzun oldu kısa oldu, bin fikir çıkar, basit bir iş çözülemez olur. Takımda böyle, işi bilen birine teslim et, oradan kes buradan kes diye karışma. Ama karışacağını da ilan ettin her platformda, işte bu yüzden bu sene olmayacak.
Not: Sıradanbirblog okuyun, okutturun.
Not: Sıradanbirblog okuyun, okutturun.
0 yorum:
Yorum Gönder