Sonucu etkileyen bir sürü faktör var. Oyuncuların günlük performansı, sakatlıklar, teknik adamların kadro seçimi, rakip takımın form seviyesi, hakemin yönetimi, şans... İlk aklıma gelenler bunlar ve rahatlıkla çoğaltılabilir. Oyun çok güzel çünkü yukarıdaki faktörlerden herhangi biri devreye girebilir ve tek başına sonucu değiştirebilir. İşte futbol budur. Bu yüzden üst düzey bir takımda futbol oynamak yada görev almak çok zordur, ve çok ta kazançlıdır. Ancak her şey bu kadar şansa bağlı değil. Oyunun gizlediği bütün süprizleri çok büyük olasılıkla aşabilen bir faktör var. Sizi zaferlere götürecek bir bilet, sihirli lamba gibi bir şey. Eğer büyük bir takımsanız diğerlerinin sahip olmadığı bu özelliğe sahip olmalısınız. Bu özelliğe sahip bir rakibiniz varsa bile sonucu yine bu özellik belirler. Kendisini daha usta bir şekilde kullanan yüzde 90 başarılı olur. Herkesin bildiği diline doladığı ve konuştuğu bir şey bu. Ama onu kullanmak konuşmak kadar kolay değil. Fark basittir. Bilirsiniz, ama yapabilmelisiniz. Uzatmaya gerek yok, iki kelime. Takım oyunu. Kollektif futbol. Ne derseniz deyin. Bu akşam bizim için önemli ve güç bir maça çıkacağız. Stoch'mu, Özer'mi, Cristian'mı, Mehmet'mi filan, önemlidir. Doğru karar sonucu etkiler. Ama asıl etki, birlik beraberlik içinde takım için üst düzey mücadele ederek ortaya çıkar. Trabzon maçında en iyi oyuncumuz Mehmet'ti, ama maçı Mehmet almadı. Bir bütün olarak rakibinden daha çok çalışan, birbirlerini destekleyen takım aldı. Mehmet'in yerine herhangi biri oynayabilirdi, yeter ki o akşam ortaya çıkan ahengi bozacak bir sorumsuzlukta oynamasın. Biz çok rahat şampiyon oluruz. Yetenekli oyuncularımız, ve taraftarımızla buna ulaşmamız güç değil. Yaklaşık 25-30 kişilik bir ekibin birbirine saygılı olması, takımın hedefleri için gerekli ortak mücadeleyi kendi çıkarlarını göz ardı ederek vermesine bağlı. Aptalca kuruntular, ego savaşları ve çıkar çatışmalarına girmeden. Hepsi bu. Herkes olayların dışına çıksın, polemikleri bıraksın ve hedefe kilitlensin.
Maç önü yazım bu. Bütün sezon ve tüm maçlar için geçerli. Sonunda İbrahimoviç'in Guardiola ile ilgili değerlendirmelerini içeren haberi ekliyorum. Bence çok iyi bir örnek.
''Barcelona'dan AC Milan'a transfer olan İsveçli golcü Zlatan İbrahimoviç, eski teknik direktörü Pep Guardiola'nın, Barcelona'nın kazandığı başarılarda herhangi bir payı bulunmadığını ileri sürdü.Milan'a geldikten sonra eski formunu yakalayan İbrahimoviç, uluslararası basında yer alan açıklamasında, Barcelona'da 22 yıldız oyuncunun bulunduğunu ve Guardiola'nın bu oyuncuları idare etme yeterliliğine sahip olmadığını söyledi.
Guardiola'yı az tecrübeye sahip iyi bir teknik direktör olarak gördüğünü belirten İbrahimoviç, 'Farklı kişiliklere sahip 22 yıldız oyuncuyu idare etmek için çok
İspanyol takımın bir sezonda 6 kupa kaldırdığını anımsatan İbrahimoviç, bunu, bu takımla herkesin başarabileceğini, kendisinin dahi bunun üstünden gelebileceğini iddia etti.
Barcelona takımında tüm oyuncuların uyum içinde antrenman yaptığını, kimsenin kendisini üstün hissettirme çabasında olmadığını kaydeden İbrahimoviç, İnter, Chelsea ve Manchester United gibi diğer büyük takımlarda bunun farklı olduğunu, bu takımlardaki her oyuncunun, 'ben en iyiyim' düşüncesini taşıdığını belirtti.''
Bir sürü faktör var, biri farklı
05 Şubat, 2011
Etiketler: Fenerbahçe, Fenerbahçe futbol
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder