MV-Dee (Diana Taurasi)

10 Aralık, 2010

Diana aramıza katıldı ve ilk maçını izledim. Kendisine yakıştırılan, kadın basketbolunun Messi'si veya Kobe'si yakıştırmalarının ne anlama geldiğini gözlerimle ve hayretler içinde gördüm. Büyük bir açlıkla Diana'yı izlemek, tekrar izlemek, hakkında bir şeyler okumak istiyorum. Bu heyecanla yazılarından bayan basketbolunu çok iyi izlediğini gördüğüm bir blogçu arkadaşımızdan yardım istedim. Kendisini Galatarasay'ın kadın basketbol şubesini izlemeye adamış Aras'a bir Diana yazısı yazmasını rica ettim. Ve Aras aşağıdaki -bence- muhteşem yazıyı yazdı. Bir Galatasaray ve kadın basketbol aşığının gözüyle MV-Dee. Buyrunuz.

''DT3, Dee veya belki de en yakışanıyla MV-Dee. Nasıl çağrıldığının bir önemi yok Diana Taurasi'den bahsediyoruz. Bu konuda da sahadaki yetenekleri gibi, hep bir daha iyisi ile karşılaşabiliriz sonuçta. NCAA, Olimpiyat, WNBA, Euroleague, Dünya Şampiyonası, Rus Ligi şampiyonluklarının yanı sıra, birçoğunu MVP'liklerin kapladığı kişisel ödülleriyle ayaklı bir müze gibi Diana.

Diana; kusursuz bir sentez. Akdeniz'in coşkusunu, Latin estetiği ve hırsını, Amerika'nın da yenilmezliğini bünyesinde barındırıyor. Bu kadar da değil üstelik, bir oyun kurucuda olması gereken saha görüşü ve oyun zekasını, bir guardda olması gereken savunma direnci ve arkadaşlarına yardımı, forvette olması gereken atletik yetenekleri ve şut tehdidini bünyesinde barındıran Taurasi, post hareketlerinde de bir pivot kadar başarılı. Bunların yanında her oyuncuda olması gereken; istikrar, dayanıklılık ve kazanma hırsı da ekli yeteneklerine. İsim isim diğer oyuncularla karşılaştırmadım Diana'yı tasvir ederken, ama onun bu kadar çok şeyi yapabilmesi diğer pozisyonlarda oynayan oyuncular için bir şans aslında. Diana'nın en belirgin handikabı da bu, her şeyi yapabilmesi, bir örnek verirsek; dünyanın en iyi oyun kurucusu olarak gördüğümüz Sue Bird, eğer Taurasi diğer konularda bu kadar yetenekli olmayıp, sadece oyun kurucu özellikleriyle yer alsaydı parkede, hep Dee'nin gölgesinde kalacaktı bir numarada. Bu yazdıklarımızı toplayınca oyun kurucu, skorer guard ve kısa forvette gözünüzü kapatıp kullanabileceğiniz Diana çıkıyor ortaya, peki ya son karşılaşmalarında Sylvia Fowles'ı devre dışı bırakması? Sylvia'yı faul problemine sokan, benchte oturmasını sağlayan faullerin çoğunu Taurasi yaptırdı, özellikle altını çiziyorum; Sylvia yapmadı, Taurasi yaptırdı. Galatasaray maçından 3 gün önce ve 3 gün sonraki 2 Avrupa maçında da somut örneklerle becerilerini bize, bir kez daha kanıtladı. UMMC Ekaterinburg deplasmanında ilk yarıda orta sahadan atılan şuta kadar tüm hücum becerileriyle öne çıkan Taurasi, ikinci yarıda da Cappie Pondexter'ı savunma yetenekleriyle sahadan sildi. Rivas maçında geride girilen son anlarda, kendine yapılacak faulü şuta kalkarak değerlendirmesiyle oyun zekasını -veya sadece oyun zekası demek hafif kaldı- müthiş zekasını ortaya koydu. Onu özel yapan Spartak formasıyla Fenerbahçe'ye attığı 38 sayı veya bu sene WNBA'de Seattle potalarına bıraktığı 44 sayı değil, diğer özellikleri zaten. Düelloya girmek, sinirlendirmek veya basketbol dışı hareketlerle durdurmak için seçilebilecek en yanlış isim Taurasi. Eğer böyle şeylere kalkışırsa bir oyuncu, takımına en büyük zararı verecektir ve Diana Taurasi'ye karşı kaybedecektir. Çünkü Taurisi'yi birebirde gerek pozisyon icabı gerekse de maç sonunda yenmek zor bir ihtimal. Seattle Storm, Taurasi'li Phoenix'i 7 kez yenerken WNBA sezonunda bunu bir kez daha gördük. Taurasi 44 sayı da attı, 28 de ama takımını hiçbir maçta kurtaramadı. Taurasi'yi değil de takımını yenmeye çalışmak en mantıklı hareket o yüzden. 

Kronolojik sırası tam olarak tutmasa da; Geno Auriemma'nın UConn'unda kazanmayı, Phoenix kariyerinin ilk yılları ve Dinamo Moskova'da dayak yemeyi, Amerika Milli Takımı'nda da dövmeyi öğrendi. Toparlanmış bir Phoenix Mercury, Spartak Moskova ve Amerika'nın kilit oyuncusu olduğu son 5 yılda da en iyisi olduğunu haykırdı dünyaya. 2 kez WNBA, 4 kez Euroleague, 2 kez Rusya Ligi, 2 kez Olimpiyat, 1 kez de Dünya Şampiyonu olarak erişilmesi zor bir kariyere sahip. All-Star'lıkları, -Euroleague, WNBA ve NCAA'da- aldığı MVP ödülleri, amatör ve çaylak yıllarında aldığı diğer ödüller, sayı rekorları, hemen hemen içinde bulunduğu her organizasyonun en iyi 5'ine seçilmeleri ve dahası... Tüm spor dalları içinde Türk takımlarının yaptığı en iddialı transfer olduğu su götürmez. İlk maçında ilk kupasını da kazandı Fenerbahçe ile birlikte, sonrasında da başarılı oyunuyla kazanmaya ve takımını kazandırmaya devam ediyor Diana Taurasi. Zaman zaman bir bilgisayar oyunundaki hile gibi gelse de performansları, onu izlemesi gerçekten büyük bir keyif, bir o kadar da şans bizler için. Kariyeri hep zirvede geçen Taurasi, liderliğini yaptığı yeni takımı Fenerbahçe'yi de oralara uçurabilecek mi sezon sonunda, zaman gösterecek. Fakat 4 sene sonra ilk kez Euroleague'nin favorisi değilken takımı, daha 5. maçın sonunda herkese 'benim takımım kaybetmez' mesajını yolladı bile MV-Dee.''
Not:Aras'ın diğer yazılarını http://sarayinsultanlari.blogspot.com/ izleyebilirsiniz.





0 yorum:

Yorum Gönder

 
 
 

İzleyiciler