Morinho dersi.

04 Ekim, 2010

Real Madrid Deportivo'yu 6-1 yenerken keyif te verdi, ders te verdi. Herhangi bir futbol adamı, herhangi bir profesyonel futbolcu, herhangi bir futbol takımı, Morinho'nun takımlarından büyük dersler çıkarabilir. Bu adamın antreman tekniklerini yada liderlik ilkelerini bilemeyebilirsiniz. Veya bir teknik adam olarak bunları uygulayamabilirsiniz. Ama Morinho takımlarından hiç bir şey öğrenmemek zorunda değilsiniz.
Morinho, Porto, Chelsa, İnter ve Real Madrid ile yaklaşık 7 sezondur kendi sahasında yenilmiyor. Geçen sezon İnter ile Milan'a karşı 34. dakika 9 kişi oynadığı maçta yine yenilmemişti.  Her sezona yaklaşık 17 maç gelse, - kupa ve Avrupa'da yaptıkları maçlar ile çok daha yüksektir- 109 maç kaybetmemek gibi akıl dışı bir sonuç ortaya çıkar.
Ben amatörce futbol oynamış biriyim. Bir futbolsever olmamın dışında öyel önemli futbol tecrübem yok. Ama Morinho'nun takımlarında başarıyı getiren basit kritik noktayı görüyorum.
Ronaldo, Di Maria, Mesut, Higuan gibi, kariyeri ve sportif yeteneği ne olursa olsun, her futbolcu topu kaybedince, kaybettiği andan itibaren takım savunmasına yüksek bir disiplin ve tempo ile yardım ediyor. Hatta mücadelelerini yardım olarak değerlendirmek haksızlık, çatır çatır defans yapıyorlar. Hepsi bu. Bütün alemetifarika budur.
Yöneticilerimiz, takımımıza Di Maria,Mesut, Ronaldo, Messi, İniesta'yı transfer edemeyebilir. Bu oyuncular için aynı paraları vermeyi kabul etse de bu oyuncular gelmeyebilir. Ama nasıl olurda yılda en az bir milyon Euro kazanan oyuncular takım savunmasına destek vermez. Takımlarımız da ki teknik adamlar buna nasıl izin verir. Buna karşı reaksiyon veren teknik adamlar, muhtelif argümanlarla nasıl baskı altına alınır. Pek okuyan yok ama olursa aklına gelebilir diye yazıyorum, bu yazıda hedef alınan Alex değil. Bu yazıda hedef  2. sınıf bir klüp olmayı peşin kabul eden küçük hedefliliktir. Alex'e gelince böyle bir tempo ve mücadele ile asla 90 dakika oynamamalıdır. Kanatta adamını takip etmeyen Dia, Stoch, Kazım bunları yapmadıkları sürece asla oynamamalıdır.  İleriye harika bir hızla koşabilen oyuncu geriye niye koşamıyor. Yorumcularımız şöyle diyor. ''Pek defansına yardım edemiyor''. Öyle değil, aslı böyledir.''Defansif görevlerini sorumsuzca yapmıyor.''
Standartları nereye koyarsanız, oraya gidersiniz. Tanjeviç olup Mehmet Okur'la mücadele ederek, çoluk çoçukla harika bir takım kurabilirisiniz. Dünya ikincisi olamayabilirdiniz ama, kimse takımınıza mücadele etmedi, basketbol oynamadı diyemez.
Takımınıza Ronaldo, Messi gelmez ama Dia, Stoch, Özer, Kazım sorumluluk içinde oynayarak gelişim sağlarlar. Büyük takım içinde büyük oyuncular olurlar.

2 yorum:

Yedinci Samuray dedi ki...

Türkiye'deki futbol anlayışında eğer teknik direktör bir oyuncusundan bu dediklerini isterse :" yahu yapamıyor,gitme çocuğun üstüne " üzerine kurulu olduğundan elden bir şey gelmiyor.

Tespitlerin tamamı doğru ama Türkiye ve özellikle de Fenerbahçe için çok zor !

Sıradanbirblog dedi ki...

Benim hala umudm var. Fatih Terim'in kurduğu Galatasaray takımı harika bir takımdı. Genç Türk çoçukları, Suat, Emre, Okan, Ümit, Hakan Ünsal, H. Şükür ve tecrübeli ama hırslı yabancı oyucular. Önce Leeds sonra Arsenel i devirdiler. Bu bloga biraz bakın nasıl Fenerbahçeli olduğumu anlar. Ailem ve Fenerbahçe yan yana gelir. Bu yüzden takımım için en iyisini istiyorum. Fenerbahçe'de kimse assolist değildir. Kimseye iltimas olmaz. Aslolan Fenenrbahçe'dir. Sonuna kadar limitini zorlayan, teknik ve mental olarak üst düzeyde oyuncuların, takım için üstüne düşeni yaptıkları bir Fenerbahçe izlemeyi hak ediyoruz.

Yorum Gönder

 
 
 

İzleyiciler