Cem Kırgız (Midas'ın Kırallığı) / Sıradan Röportajlar

28 Şubat, 2011

Sıradan soruların cevabı Midas'ın Krallığın'dan. Cem Kırgız'a teşekkür ederim. Midas'ın Krallığı'na buradan ulaşabilirsiniz.
-Takımını  izlemek  için spor blogları mı, spor siteleri mi neden?
Takımımı izlemek için spor siteleri, takım hakkında yorumları okumak için spor blogları. Futboldan anlayan taraftarın sesi bana her zaman daha ilginç gelmiştir. Devamı...

Kolay bir maç değildi

27 Şubat, 2011

Davetli, olarak gittiğimiz yerde, kalabalık ve muhabbet maçı dikkatli izlememe mani oldu. Maç ile ilgili bir şeyler yazmam imkansız. Blogger arkadaşlarımın ve spor yazarlarının yazılarını okudum. Sıklıkla yapılan değerlendirmelerin özeti, kolay maçı güçlükle kazandığımız  şeklinde idi. Bu görüşe katılmıyorum. Devamı...

Kalan maçlarımız.

26 Şubat, 2011

Arka arkaya aldığımız iyi sonuçlarla, şampiyonluk yarışının en avantajlı takımı olduk. Devre arası yazdığım bazı yazılarda böyle bir çıkış öngörmüyordum aslında. Ama tamamen de kapıyı kapatmamıştım. Şartlarım vardı, birlik, beraberlik, ortak ve daha çok mücadele.  İlk yarı göremediğimiz takımdaşlığı ve hedef birliğini sahada görmeye başladık. Arka arkaya iyi sonuçlar geldi hemen. Bundan sonra neler olur kestirmek zor. Devamı

Ebru Özgen/Sıradan Röportajlar

25 Şubat, 2011

Sıradan röportajların konuğu Ebru Özgen.  Marmara Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Halkla ilişkiler ve Tanıtım bölümünde öğretim üyesi. Herşeyden-Senden Benden Bizden adlı bir blogu var. Ve çok iyi bir Fenerbahçeli.
Sıradan sorulara cevapları aşağıda. Buyrun...
-Twitter’mı Facebook’mu neden?
Kesinlikle; Twitter… Devamı

Yazıcak bir şey yok

24 Şubat, 2011

 Yazıcak bir şey yok.  Rüya gibi bir sezon yaşatan takım, başından beri karşısına çıkan şansızlıklara daha fazla dayanamadı. Ders belli, hedef bu kadar yüksekse, daha güçlü olmalısın. Vidmar'ı, May ile ikame edemezsin. Oğuz'dan, bu seviyedeki  maçlarda, yıllardır yapamadığı işleri, bu akşam yapmasını, bekleyemezsin. Hepimizin korktuğu ama dillendirmediği şey başımıza geldi. Devamı...

Dış ses ile Sıradan biri-3/ Sıradan diyaloglar

Dış ses ile Sıradan biri
-Sence Taurasi geri gelir mi?
-Bence gelir.
-Sen olsan gelirsin yani buraya.
-Gelirim.  Devamı

Dış ses ile Sıradan biri-2/ Sıradan diyaloglar

23 Şubat, 2011

Dış ses ile Sıradan biri:
-Nasılsın bu sabah, akşam biraz gergindin
-Hala hazmetmeye çalışıyorum
-Bence abarttın biraz, sporda kaybetmekte var
-Bana mı söylüyorsun bunu, tabi ki kaybetmekte var, ama çok can acıtıcı bir maçtı. Bir şeyi elde edip kaybetmek, sonra da hemen hazmetmek kolay değil.  Devamı

Sıradan biri ile Aykut Kocaman-2/Sıradan diyaloglar

22 Şubat, 2011

Önemli not: Aşağıdaki diyalog tamamen kurgudur.
Sıradan biri ile Aykut Kocaman

-Hocam merhaba, bu gün nasılsınız?
-Aaa siz misiniz? iyiyim teşekkür ederim.
-Hocam müsait bir zaman mı acaba,  bir kaç sorum daha vardı, kalmıştı.
-Çalışıyordum ama bir çay molası verebilirim. Biraz da kısa tutmak şartı ile yardımcı olmak isterim tabi, buyrun oturun, sizi dinliyorum.   Devamı

Sıradan biri ile Aykut Kocaman-1/Sıradan diyaloglar

Önemli not: Aşağıdaki diyalog tamamen kurgudur.
Sıradan biri, Aykut Kocaman ile;

-Hocam nasılsınız?
-İyiyim teşekkür ederim de, tanıyamadım.
-Beni tanımıyorsunuz zaten hocam.
-Nasıl yardımcı olabilirim size.
-Bir kaç soru sormak isterim izin verirseniz.    Devamı...

Nasıl oynadılar.

21 Şubat, 2011

Volkan: Çok iyi bir kaleci, istikrarlı bir şekilde iyi oynuyor. Almeyda ve Simao'nun pozisyonlarında dikkatli ve becerikli idi. Gollerde yapabiliceği bir şey yoktu. Puanım 7.  Maçı açıklayan not ise 9 puanlık oynayan Rüştü'nün Volkan'dan 2 gol fazla yemesiydi.
Gökhan: Sakatlığı yüzünden oynamaması söz konusuyken, fedakarlık yaptı ve oynadı. Takımımıza her zaman yaptığı  ofansif katkıları yapamadı. Ama Simao gibi çok efektif oynayan zeki ve deneyimli bir kanat oyuncusunu nerde ise sıfırladı. Puanım:7  Devamı

Beşiktaş:2 Fenerbahçe:4

20 Şubat, 2011

Maç bitti. Maçtan önce yazdıklarımı kontrol ettim, maç sonuna hiç bir şey bırakmamışım. Cüneyt Çakır beklediğim şeyi yaptı, maçı anlaşılmaz bir sirk haline getirdi. Bir sürü yanlış karar, poker oynar gibi takınılmış yapmacık bir ifade. Bütün oyuncularımızı tuzağa düşmedikleri için kutlamamız lazım.
Oyunu üç bölümde değerlendirebiliriz. Harika oynadığımız ve en az 3 golü hak ettiğimiz ilk 30 dakika. Orta alanda ve forvette oyundan düştüğümüz ve iki gol yediğimiz ikinci 30 dak. Rakip 10 kişi kaldıktan sonra ortaya koyduğumuz rahat performans. Devamı...

Bu psikolojik faktörü kullanmalıyız

Maç öncesi bir şeyler yazmak zor. Futbol milyon senaryo barındırıp, akıl almaz birini sahneye koyuyor. Yinede şansımı deneyeceğim.
Ligin ikinci yarısında Beşiktaş'ın gol yemediği bir takım yok.  Biz de gol atma beceresi düşük bir takım değiliz. Muhtemelen gol ve goller bulacağız. Burada sonucu belirleyecek unsurlardan biri, özellikle 2. yarı fizik olarak düşüş gösteren Niang ve Alex'in performansı. Semih ve Stoch'un geçen haftalara göre daha erken oyuna alınması faydalı olabilir. devamı

Sıradan biri ile Stoch/Sıradan diyaloglar

18 Şubat, 2011

Not: Aşağıdaki diyalog tamamen kurgasaldır. Sıradan birinin Stoch ile iki kelam etme arzusu üzerine uydurulmuştur.

Stoch' tesislerdeki odasında dinleniyor.
-hey Miro uyuyormusun dostum,
-ne, kim o, kimsiniz
-sakin ol genç adam benim, sıradan dış ses
-sıradan dış ses mi, sende kimsin, ne arıyorsun burada
-bunlar önemli değil dostum, sıradan şeyler işte, dostum neden takım otobüsü ile dönmedin sen
devam

Dış ses ile Sıradan biri/ Sıradan diyaloglar

17 Şubat, 2011

  Dış ses ile Sıradan biri
-Ne var dostum, keyifsizsin.
-Yok bir şey, her zaman ki gibi.
-Bu sabah ki, her zaman ki şeyler nedir dostum.
-Haksızlık etme ben her sabah meymenetsiz biri değilim
-Yok. Değilsin gerçekten, ama bu sabah öylesin.
-Boş ver haber dinleyelim
 devamı

Fenerbahçe Ülker:84 Zalgiris Kaunas:85

16 Şubat, 2011

Bu takım bizi o kadar güzel şeylere alıştırdı ki, bu mağlubiyet çok acıttı. Vidmar ve Mirsad'ın yokluğuna, Ukiç'in yokluğunun eklenmesi yeterince kötüydü. Lavrinoviç ve Kaya'nın erken faul almasına, Zalgiris'in uzatmalar da  bulduğu şanslı sayılara, kariyerini red edercesine oynayan Oğuz'a gerek yoktu.  Bu maçlarda tecrübesini konuşturmasını beklediğimiz Saras'ta Oğuz'a eşlik edince, defalarca elimize gelen fırsatları değerlendiremedik ve kaybettik. Geçti gitti, sağlık olsun. Lakin pota altımızın hali hiç iç açıcı değil. Ribaunt yok, sayı yok. Anlamlı bir şey yok. Kaçırılanlar da kabul edilecek gibi değil. Umarım teknik heyet, benim bir yazı için bile bulamadığım çözümü bulur. devamı

Taurasi

Uzun zamandır bu kadar mutlu olmamıştım. Büyük yürekli, büyük bir oyuncu aklandı. Özgüvensiz, fesat, iş bilmez, kötü niyetli geri zekalılar sürüsünün foyası ortaya çıktı. Sorumlular için tek önerim, hemen yarın bir basın toplantısı düzenleyin, özür dileyin ve istifa edin. Lütfen bir daha başka bir iş yapmayın. Bizim sizin gibi insanlara hiç ihtiyacımız yok.

Bu aptallıklar silsilesinin aklıma gelen bazı sonuçları;
-Fenerbahçe'nin Avrupa şampiyonluğu şansı azaldı
-Fenerbahçe'nin ve Türkiye'deki tüm kulüplerin üst düzey oyuncular getirmesi zorlaştı
-Dünyanın en önemli sporcularından beri, 3 kuruş etmez adamların diline düştü
-Aşılması en büyük sportif skandallar dalında tarihe geçtik
Sevgili Federasyon, Hacettepe Doping bilmemneyi, ve sürece katılanlar. 
Size sadece pes diyorum. Ve dilimi ısırıyorun. 

Mert Özlü (Sporingen) / Sıradan röportaj

15 Şubat, 2011

Blogta 3 röportaj yayınladım. Hepisini zevkle okudum. Blogun yayın akışını engellemediği sürece devam etmek istiyorum. Bu gün konuğum Mert Özlü, onu tweetlerinden ve yazılarından tanıyorsunuz. Fenerbahçe ve basketbol temalı zeki, muzip onlarca yazı burada. http://sporingen.blogspot.com/
-Takımını izlemek için Bloglar’mı, Spor siteleri’mi  neden?
Bloglar çünkü kimseye yaranma dertleri yok.. Spor Siteleri içten pazarlığın başkenti gibi...
-Twitter’mi, Facebook’mu neden?
Facebook kullanmadım bilmiyorum...Sean May Kadar olmasa da twitter bağımlısıyım..Twitterın interaktif olması, bi olay üzerine anlık konusulabılmesi çok efektif oluyor. devamı

Fenerbahçe:2 Kayseri Spor:0 / Nasıl oynadılar

Volkan: Tempolu, sert,  hırslı ve hızlı bir rakip vardı sahada ama Volkan'a pek top iş düşmedi. Geldiği anlarda da konsantrasyonu yüksekti. Topu öylesine ileri vurmayı sevmeyen Yobo'nun geri paslarında da hata yapmadı.
Santos: Hücumda ve savunmada çok saldırgan bir oyun oynadı. Ambrabat'ın çok hareketli oyunu ile zorlandığı dakikalar vardı ama, sert ve mücadeleci oyunuyla rakibini yıldırdı. Atağa çıktığı ama topu kaybettiğimiz anlarda, ön alanda yaptığı baskı ve hızla geri dönmesi çabası dikkat çekti.
Gökhan: Her zaman çok iyi, güçlü, hızlı, sert ve akıllı.
Yobo: Başarılı bir oyun oynadı, sert ve süratliydi, topu orta alana aktarırken oldukça başarılıydı.
Lugano: Son haftaların en formda oyuncularından biri. Gerçek bir savaçcı. 90 dak. yüksek konsantrasyonla savaşıyor. Kornerlerde çok kararlı ve güçlü. Sezonun kritik bölümlerine girerken gol için en önemli 3 oyuncumuzdan biri. Maçın yıldızlarındandı.
Özer: Geçirdiği sakatlıktan sonra bulduğu şansı çok iyi değerlendirdi. Kazanma arzusu ve mücadele gücü yüksek.
Akşam oynadığı pozisyonda şansa bulmaya devam ederse takımın en önemli parçalarından biri olabilir.
Mehmet: Maçın yıldızıydı. Bu sezonun en çok katkı veren oyuncusu. Her saniye takıma destek veren büyük bir yıldız.
Selçuk: Trabzon maçından sonra akşamda önemli bir performans sergiledi. Önceki dönemlerin aksine, baskı altında topu iyi sakladı. Sahada sert ve güçlüydü.
Dia: Akşamki oyunu gelecek için büyük umut verdi. Defansif sorumluluklarını ciddiye aldığı zaman Fenerbahçe'nin en değerli parçalarından biri olabilir. Ofansif olarak çok etkili ve çok hızlı. 60. dakikada çıkmasaydı başka goller bulmamıza yardımı olabilirdi.
Niang: Akıllı ve hırslıydı. Çok sert iki savunma oyuncusu ile maç boyu savaştı. İkinci yarı yoruldu ve bazı önemli pozisyonlarda pas hataları yaptı. Yorulduğu bölümlerde oyundan alınmaması bir hataydı.
Alex: Maça çok iyi başladı. Yüksek tempolu ve sert geçen maçta zaman zaman iyi, zaman zaman durgun bir görüntüsü vardı. Maçın bazı bölümlerinde arkadaşlarının baskı çabalarına katılması, takımın lideri olması açısından önemliydi.
Cristian: Görev aldığı bölümde iyi bir oyun oynadı.
Semih: Arkadaşlarının bu kadar canlı olduğu bir gecede,  rakibin yorulduğu dakikalarda daha hırslı ve sert olmalıydı. Oyuna beklenen katkıyı getiremedi.
Bekir: İyiki oyuna son dakikalarda girdi. Önceki haftalardan formda olduğunu biliyoruz ama Ambrabat ona çok ters gelebilicek bir oyuncu. Kısa süre görev aldı, onun için iyi bir maç olmadı.

Aykut Kocaman: Eksiklere rağmen sahaya sürdüğü 11 uyumlu ve etkiliydi. Takımımızın, ilk yarının ve ikinci yarının başlarında etkili olması, teknik adamın maç önünü ve devre arasını iyi kullandığını gösteriyor. Oyuncu değişiklerinde ki tercihlerine gelince, oyuna olumlu bir katkısı olmadı.  Hatta değişikliklerden sonra takımın oyunu geriledi. Dia sahada kalmalıydı. Alex ve Niang yoruldukları halde sahada kaldılar. Hocanın akşamki oyuncu değişikliklerinde önceliğinin, takım içi dengeler ve bazı oyuncuların morali  olduğunu düşünüyorum. Oyun yapısına son derece uygun olan bir maçta Stoch'un son dakikalarda bile kullanılmaması, kendisinin bu dengelere feda edildiğini düşündürdü bana. Yetenekli ama genç ve yalnız slovak, yavaş yavaş kaybediliyor.

Maç sonu yazısı;
http://srdnbr.blogspot.com/2011/02/fenerbahce2-kayseri0.html

Fenerbahçe:2 Kayseri:0

14 Şubat, 2011

Çok güzel bir gece oldu. Fenerbahçe bu maça taraftarı ile, takımı ile çok iyi hazırlanmıştı. Maçın başında ekranlardan izleyebildiğim coşku çok güzeldi. Stadyumda şampiyonluk esintisi vardı. Daha maç başlamadan böyle bir havanın ortaya çıkmasında katkısı olan, tüm taraftarları ve yönetimi kutlamak lazım.
Maçın her dakikasında mücadele eden, sert ve kararlı bir takım vardı bu akşam sahada. Sakatlığı yüzünden sahada olmayan Emre'nin yerine Mehmet ortada, Özer sağ kanatta oynadı. Bunun dışında alışılmış kadromuzla sahadaydık. 
Mehmet'ten sonra Özer'de, yeteneği ve hırsıyla takımda kendine yer yapmaya çalışıyor. Sakatlıklar tekrar önüne çıkmaz ise bence başaracak. Bu akşam çok başarılı bir oyun oynadı. Sahada sürekli aktif ve araştırıcı idi. Bulunduğu alanda ki savunma sorumluluklarını en üst seviyede yerine getirirken,  topun bizde olduğu anlarda da çok hareketli ve arzuluydu. 
Orta alanda Mehmet, Özer ve Selçuk çok büyük bir efor sarfettiler. Dia ve Santos'un da önceki haftalara göre daha canlı ve disiplinli olmaları, sahada arzu ettiğimiz takımı görmemize yetti. Savunmada Lugano, Yobo ve Gökhan'da her zaman ki gibi çok iyi idiler. Önceki maçlarda defansif meziyetleri zaman zaman sorgulanan, Yobo ve Lugano, orta sahadan canlı ve sert bir destek alınca çok rahat bir maç çıkardılar. 
Takımımız bu akşam sahada gösterdiği birlik ve beraberliği koruduğu, kararlı ve sert futbolunu sürdürdüğü sürece, zor gözüken maçları birer geçeriz. Maçla ilgili değerlendirmelerimi bitirmeden önce, Kayseri Spor'lu Ambrabat'ın oyun içinde gösterdiği çaba ve cesarete değinmeden geçmek istemem. Bu genç oyuncu Kayseri Spor ve ligimiz için büyük bir kazanç.
Gecenin yıldızları; Mehmet, Lugano, Gökhan, Özer.

nasıl oynadılar:
http://srdnbr.blogspot.com/2011/02/fenerbahce-kayseri-spornasl-oynadlar.html

Fenerbahçe Ülker bizi nelere alıştırdı


Kıymetli Basketbol Fedarasyonumuzun, yayıncı tercihine bağlı olarak, maçı izleyebilmek için, bilgisayar başında çatlayanlardanım bende. Basketbola olan ilgiyi arttırmak ve marka değerini yükseltmek için, bir miktar paramı daha önemlidir, üst düzey maçların yaygın kitleler tarafından izlenebilmesi mi? Soru bu. Bir miktar para eğer çok çok yükse bir bir tutarsa, ve kupa da daha az seyirciye ulaşmayı gelecekte ikame edebilecek yatırımlar yapmaya yetecekse, bu karar anlaşılabilir. Ama sınırlı kitleye ulaşabilecek bir yayıncı da böyle bir ödeme yapamaz zaten. Nereden çevirip baksam, federasyonun bu kararında, küçük hesap ve vizyonsuzluk görüyorum. Bu maçları izleyerek basketbola aşık olabilecek kaç genç kaybedilmiştir, bilemeyiz. Ama paralar federasyonumuza hayırlı olsun. 
Maçı internetten izlerken, doğal olarak sosyal medya aracılığıyla paylaşılan yorumlara da gözüm takıldı. Yorumlarda Mirsad'ın sakatlığı, maçı sunan arkadaşın Beşiktaş coşkusu, Emir'in yetenekleri ve oyunu dışında, gözüme batan başka bir duygu vardı. Taraftarlar takımın oyunundan, memnun değillerdi. Değişik şiddetlerde ve farklı şekilde ifade edilen pek çok görüşün ana fikri, pek iyi değiliz ama olsun, şeklinde özetlenebilirdi.
Zaten maçı da pek izleyemediğim bu anlarda aklımdan geçenleri şöyle özetleyebilirim. Ey Fenerbahçe Ülker, bizi nelere alıştırdın. Türkiye'de var olan bir basketbol takımının, oynayabileceği en yüksek sayıda ve en üst seviyede tüm maçları oynadın, var olan tüm kulvarlarda lider oldun. Kazandın, kazandın, kazandın. Ama doyumsuz taraftarlık duygusu bekliyordu, ilk fırsatta çıktı ortaya. Taraftarlık böyle bir şey, hiç azalmayan coşku, hiç dinmeyen heyecan. Maç bitti bir şeyler yazmaya çalışıyorum. O doyumsuz duygudan, büyük coşkudan sıyrılıp biraz daha sakin bir ruhla düşünmeye çalışarak. Ve gördüğüm şey şu. Başından bu zamana kadar, ter ter emek emek ortaya koyduğunuz performans, bir sanat eseri kadar güzel. Böyle gider mi, böyle biter mi, bilmiyorum. Ama size döktüğüm büyük bir sevgi, büyük bir alaka var ya, hepsi helal olsun. Sahadaki heyecanınızı, coşkuyu, emeği ve eşsiz yeteneklerinizi görüyoruz. 10-20-30 sene yıllar geçecek, sizleri unutmayacağım.
Son sözler, Mirsat sen bir efsanesin. Emir sen bir efsane olucaksın.

Kerem Özgenel (doktor'un yeri)- Sıradan röportaj

12 Şubat, 2011

Geçen hafta yayınladığım röportajlardan çok keyif aldım. Bir süre daha aralara serpiştirmek istiyorum. Bu gün konuğumuz Kerem Özgenel.  http://geri4lu.blogspot.com/
Buyrunuz,


Twitter'mi, Facebook'mu neden?
-Kesinlikle Twitter..İnsanlarla sohbet etmek,gerektiğinde son dakika haberlerini öğrenmek için Twitter..Facebook'un hala açık olmasının tek sebebi yönettiğim blog sayfam ve Arsenal Türkiye sayfasıdır..Onlar olmasa çoktan kapatırdım..

Takımınızı izlemek için Spor blogları'mı, Spor gazetelerimi, neden?
-Kendi spor blogum olmasına rağmen pek sıkı bşr blog okuyucusu değilimdir..Listemde yer alan 8-10 blog dışında pek takip etmem blogları açıkçası..Günde ortalama 7-8 saat nette olduğumdan spor siteleri..Ya da tvde devamlı açık olan lig tv-ntvspor ikilisi diyelim..

D.Bergamp’mı, Van Basten’mi, neden?
-Canlı izleme şansım olduğu için Dennis Bergkamp..Tv başında belki farkına varamayabilirsiniz ama stadda canlı izledikten sonra ''buz adam''ın ne kadar büyük topçu olduğunu anlıyorsunuz..Tekniğine hayran olduğum nadir topçulardan biridir Bergkamp..

Fabregas’mı Xavi’mı neden?
-Çok zor bir soru..İnsanlar Cesc Fabregas'ı çok hafife alıyorlar bence..Çok  iyi bir oyuncu..17-18 yaşında oynamaya hatta ilk 11 topçusu olmaya başladı..Arsenal gibi bir takımın en kaliteli 2 topçusundan biri..Ancak Xavi bambaşka..Cesc belki Barca'da oynasa biraz daha iyi performans sergileyebilir..Ama Xavi Arsenal'de olsa kendini değil Arsenal'i yükseltir..Aradaki fark budur bence..

Nasri’mi, İniesta’mı neden?
-Nasri..Fransa'nın geleceği Nasri'dir dedi Zidane..Bu denli güveniyorlar..1.5 sezondur devamlı yükselişte ve bu sezon tavan yapmış durumda..Oynayan,oynatan,atan,attıran biri..Arsenalli olduğumdan biraz taraflı davranıyor olabilirim..

Diaby’mı, Song’mu neden?
-Song..Savaşan orta sahaları hep sevmişimdir..Ki gelişimi seven biri Song..Yani sadece koşmuyor..Son 1 senedir pas yüzdesinde büyük artış var,ama daha önemlisi Selçuk,Cristian gibi pasları sağa sola vermiyor..Diklemesine oynamayı öğreniyor..Hem savaşan hem de hücuma katkı vermeye çalışan biri..Orta sahaya banko adını yazarım..

Fatih Terim’mi, Mustafa Denizli’mi neden?
-İkisini de pek sevmem..Ama tercihim Terim olurdu..Egosunu dışarı vuruş şekli dışında bence iyi bir hoca..

Uche’mi, Högh’mü neden?
-Högh..Topu oyuna iyi sokabilen,ayağına top yakışan stoper bulmak zordur..Högh ve Luciano'yu farklı kılan buydu..Şu an takımın en büyük eksikliği Högh gibi birisinin olmayışı..Bence Emre'nin yükü biraz daha azalırdı Högh şu an oynasa..

Dia’mı, Stoch’mu neden?
-Dia..Hollanda Ligi tuzaktır..Özellikle ofansif oyuncularda..Ligue 1'i izlemem pek ama genel oyun yapısını az çok biliyoruz..Epl ve Ligue 1'den oyuncu alınması taraftarıyım..Bu yüzden Dia'ay artı güvenim var..Stoch'a oranla artısı biraz daha korkusuz olması bence..Yani sinmiyor,darbe alsa da bindirmeye,içeri girmeye devam ediyor..Tek sorunu son vuruş..

Daha özgür daha samimi bir içerik için-Sosyal medya

11 Şubat, 2011

Yaklaşık 6 aydır Fenerbahçe'yi  bloglardan, Twitter'den ve Facebook'tan  izliyorum. Twitter son dakika bandı gibi, güncel, hızlı ve dobra. Facebook ise geniş kitlelerin katkı verdiği, büyük ve çok çeşitli içerik barındırıyor. Bloglar başka bir özel platform. Sıradan insanlar görüşlerini, kendilerince derinlemeye ifade edebiliyorlar.

Bir blog yazarı olarak bunun oldukça haz uyandıran bir duygu olduğunu söyleyebilirim. Sonun da Fenerbahçe hakkında görüş bildirebilmek için Hakan Şükür'ün sahip olduğu, ama bizlerin sahip olmadığı şey bir platformdu. Artık bizlerinde mütevazi bir platformu var. 
Kendi görüşüme karşı şeytanın avukatlığını da yapabilirim aslında.
Şeytan
-Boşuna uçup kaçma, yazdıklarını patlasan çatlasan kaç kişi okuyor, adamı yüz binler saatlerce dinliyor
Blog yazarı
-Çok hoşuna gidiyor değil mi, 
-moral bozmak, ...
-mutlu oldun mu
Şeytan
-Haddini bil, öyle kişisel tatmin filan, hayat kolay değil adamım, sen küçük bir adamsın
Blog yazarı tebessüm eder, yüzünde hafif bir tebessüm vardır.
Şeytan 
-Ne oluyor adamım niye sırıtıyorsun, halini komik mi buluyorsun
Blog yazarı
-Sana gülüyorum ahpab,  senin haline, çok komik
Şeytan
-Sen ne diyorsun be
Blog yazarı
-Gölge etme ahbap, hadi bas gaza, sana burada ekmek yok, sen git Hakan Şükür dinle,
.......
Şeytanı Amerikan filmlerindeki serseriler gibi konuşturdum. Bence bu ceza ona yeter. Ben biliyorum 3-5 kişiye yazdığımı zaten, bazen gaza gelip görüşlerimin daha çok insana ulaşmasını da istediğim de oluyor tabi ki. Bütün blog yazarları aynı duyguyu taşır, en azından pek çoğu taşıyordur. 
Öyle olsa bile bloglardan okumak, genellikle diğer mecralardan okumaktan çok daha iyidir.
Çünkü bloglar daha özgürdür daha samimidir. Canı istemez, yazı yazmaz. Haftada şu kadar yaz, yazılarını bu saate kadar gönder, gibi en masum kısıtları bile yoktur.  
Sevgili dostlar işte bu yüzden blog okuyun. Her alanda, daha özgür, daha samimi bir içerik için.

Not: Lütfen ankete katılın.




Ömer Evgülü-Sıradan röportaj

10 Şubat, 2011



Twitter aracılığıyla tanıştığım arkadaşım Ömer'den şöyle bir mesaj aldım;

'' ömer evgülü 

@ 
@ benim de röportaj talebim var sıradan bir blog dan sıradan bir vatandaş olarak:):)''

bu sempatik talebe hayır diyemezdim. Ben arkadaşımın cevaplarını zevkle okudum. Arzu ederseniz buyrun.
-Twitter’mi, Facebook’mu, neden?
Kesinlikle twitter..
İkiside network ve sosyal açıdan faydalı ama twitter benim açımdan daha farklı ve faydalı.Yıllardır yazılı ve görsel basında okuduğumuz izlediğimiz veya dinlediğimiz insanlarla birebir muhatap olma şansı doğdu twitter sayesinde..şans diyorum çünkü herhangi bir ünlü veyahut spor yazarının söyledikleri sana yanlış gelse de sadece okumakla yetiniyordun şimdi öyle değil hiçbir şey içinde kalmıyor karşı görüşünü söyleyebiliyorsun bir anlamda içini soğutuyorsun…tabiî ki saygı çerçevesinde…tabiî ki hiç ummadığın insanlarla bu sayede arkadaş ta olabiliyorsun ön yargılarını yıkabiliyorsunJ
Spor blogları daha samimi ve daha içten bu yüzden blog okumak  senin gibi insanların neler başarabileceği ne duygu ve bilgi birikimine haiz olduklarına şahit olabiliyorsun.

-Aziz Yıldırım tamam mı, devam mı?
Zor bir soru
Aziz YILDIRIM ı ben bir baba gibi sever sayardım..eski sevgim yok saygı devam ama.nihayetinde benim gönül verdiğim takımın en üst idarecisi  bir nevi benim vekilim...doğru gördüm arkasından gittim yanlış gördüm geri döndüm..
Artık bencillikleri futbol takımımıza zara vermeye başladı düşüncesindeyim..Doğru sandığı şeyleri uygulaması tabiî ki prensip olarak güzel ama çok kritik hatalar yapıldığı kanısındayım..yerine konulmadı giden değerler..başarısızlıkların bütün sebebi çok ufak detaylarda gizli..bu ufak detayları sadece Aziz Yıldırım egosuna sahip bir kişi göremezdi..birilerini bir şeyleri çok seviyor olabilirsin istemeden de olsa ona zarar verdiğin gerçeğini değiştirmez..

-İbrahim Kutluay’mı, Ömer Onan’mı , neden?
Sadece söz konusu ikisi ise ömer onan..
Zamanında aziz yıldırım çok para harcadı basketbol şubesine Mahmut abdul rauf lar conrad mcrea iler geldi ibrahime de çok para verildi..ama o ne yaptı bir sene sonra gitti..belki kariyerini düşündü ama halihazırdaki değere sahip çıkmalıydı..mahmut abdul rauf bile i.kutluay a kurban edildi..Aslında gözden kaçan ömer in de böyle bir hikayesi vardır bize geldikten bir sene sonra ülkere gitmiştir..brleşmeden sonra fb ye geri dönmüştür..taraftar olarak bakıyoruz tabiî ki olaya..gerçeğini bilemeyiz..ben gördüğümü değerlendirip İbrahim kutluay da camia nın neferi olabilecek ışığı göremiyorum..O ışık ömer de var ama..

-Euroleague’mi NBA’mi neden?
Biz Jordan abdulcabbar magic Johnson kuşağıyız..nba gönül olarak daha öndedir içimde..
Kalite olarak fark kalmadı hatta Avrupa da müdafa anlayışı ve oyun disiplini çok daha önde..hangisinin hangisine yaklaştığı konusunda emin değilim ama..avrupa mı bu işi daha iyi öğrendi yoksa nba de mi eski oyuncu kalitesi yok çözemiyorum açıkcası..1992 dream takımı Avrupa basketbolu ile farkını aldığı sonuçlar itibariyle fazlasıyla gösteriyordu..şimdi o farkı göremiyorum..

-Alex de Souza’mı, Gökhan Gönül’mü, neden?
Alex de souza nın verdiği hizmetleri yaptığı güzellikleri görmezden gelemem..ama şu var ki Gökhan gönül ü daha samimi ve daha Fenerbahçeli görüyorum…benim dedem i fb li yapan lefter miş annemi fenerli yapan cemil turan miş, beni Rıdvan dilmen yaptı..belkide benim çocuğuma ilham verecek futbolcu profilini Gökhan gönül e daha çok yakıştırıyor olabilirim..bu arada nezihi tosuncuk u anmadan geçemeyeceğim..fenerbahçe aşkımın mimarlarından biridir..

-Tolunay Kafkas’mı, Ertuğrul Sağlam’mı neden?
Tolunay Kafkas dan hiç haz etmiyorum.  ne futbolcu iken ne teknik direktör ken hiç sevmedim sevemedim..Ertuğrul Sağlam ı da çok beğenmesem de Tolunay Kafkas tan fersah fersah öndedir benim nezdimde..

-Rapaiç’mi, Revivo’mu, neden?
Açık ara Rapaiç..çok kaliteli sporcu ve örnek bir Fenerbahçeli idi..Hatta şunu söyleyebilirim rapaiç ten sonra orijinal sol ayaklı gerçek anlamda bir sol açığımız olmadı..tuncay da dahil..çok farklıydı..

-W. Sneijder’mi, M. Özil’mi, neden?
İkisi de çok kaliteli futbolcular..Mesut u hem Madrid de oynaması hem de türk olması açısından biraz daha öne çıkarabilirim..Mesut sahip olamadığımız elimizden kaçırdığımız büyük bir yetenek..

 Ömer EVGÜLÜ


Milli takım için sakıncalı bir umut içindeyim

Kariyeri başarılarla dolu bir hocaya ve oluşturmaya çalıştığı genç ve yeni takıma güvenmeliyiz. Bu sürecin futbolumuza bazı yeni yıldızlar kazandırması da çok muhtemel. Hoş şimdi yapılmaya çalışılanların, Ümit milli takım bünyesinde zaten yapılmış ve olgunlaşmış olması lazımdı. Futbola bu kadar kaynak yaratabilen bir ülke, milli takım seviyesinde böyle hazırlıksız bir değişime gitmek zorunda kalmamalıydı. Çünkü bu süreç sandığımızdan uzun ve sancılı geçecek.  Kazanılmaya çalışılan genç oyuncular, iyi giden bir takıma çabuk uyum sağlayabilecek yetenekte  olabilirler, ama havasını kaybetmiş bir takımı ayağa kaldırmak çok daha zor olacak.
Evet, ne yazık ki, akşam ki performans ve takım, bende coşku ve heyecan uyandırmadı. Sakıncalı bir umut içindeyim. Burak, Umut, Serkan, Selçuk  gibi, uzun yıllardır izlediğimiz oyuncuların, geçen yıllardaki kritik maç performansları cesaretimi kırıyor. Kıymetli ve istikrarlı oyuncular, ancak milli takımımıza ihtiyacı olan enerjiyi vermeleri kolay değil. Son izlediğimiz maçlardaki kadrolarada göz attığım zaman,  bir kaç genç gurbetçi oyuncu dışında, yeni yüzler bunlar. İstikrarsız olduğu için artık takımda yer almayan, Semih, Tuncay, Nihat bu forma altında çok üst düzey oyunlar oynadılar. Şu anda pek iyi durumda olmadıkları da doğru. Ama yerlerine katılan yukarıdaki isimlerden de, önceki yıllardaki performanslarına baktığımız zaman, aynı katkıları bekleyebilirmiyiz bilmiyorum. Umarım takıma yeni katılan bu oyuncularımız, ve genç gurbetçi yıldızlarımız, futbollarını bir kaç basamak yukarı taşıyarak, takımımıza gerekli enerji ve katkıyı verirler.
İsimler üzerinde tartışmaya girerek verilen emeğe saygısızlık etmek istemem. Ama Sabri'nin orta alanda görev aldığı bir takıma Mehmet Topuz'un davet edilmemesine bir anlam veremiyorum. Sabri akşam takımın iyilerindendi aslında, yinede bu tercihe anlam veremiyorum.

Alex ve kontrat-2

09 Şubat, 2011


Bu gün kaptanımızın imza günü. 2 gün önce imzaya giden sürecin dışarıdan nasıl gözüktüğünü yazmıştım. Ve şöyle bitirmiştim.

''Sonraki yazımda, kaptanımızın kazanan bir takımın değerli bir parçası olabileceğinden ve uzatılan kontratın, roller konusundaki farklı bir yaklaşımla büyük fırsatlar sunabiliceğinden, kendimce bahsedeceğim.'' 

Alex olağan üstü bir saha görüşüne, sıradışı bir serin kanlılığa, muhteşem bir tekniğe sahip, çok büyük bir futbol yıldızıdır. Oynadığı her takıma liderlik etmiş ve büyük başarılara  katkılar sağlamıştır. Kısa bir araştırma ile kazandığı    kupaları, ve inanılmaz rakamları ekleyebilirdim ama, tembellik edeceğim. Kariyeri o kadar inanılmazdır ki, artık sağır sultan bildiği için, ifadelerimi güçlendirmek için böyle bir uğraşıya gerek bırakmamıştır. Yıllarca en üst düzeyde sergilediği eşsiz yeteneklerinin 2 yıl daha Kadıköy'de olması Fenerbahçe için büyük bir şanstır. Ama...

Emin değilim,  ama öyle sanıyorum ki, son 5 ay içinde Alex hakkın da olumsuz yazı yazmanın  şampiyonu benimdir. Gerçekten iyi bir mertebe değil, bende pek hoşnut değilim. Sadece yaygın görüşlere katılmıyorum o kadar. Evet yukarı da yazdıklarıma rağmen. Alex'in son 2 yıldaki anlayışla sahada olmasının Fenerbahçe'ye katkı verebileceğine hala katılmıyorum.
Alex,
üzerine oyun anlayışı inşa edilen
ve  uymayan her parçanın takımdan koparılmasına sebep olan,
her şey kendisinden beklenen
tek ve dokunulmaz unsur olarak kullanırsa, Fenerbahçe'ye faydalı olmayacaktır.

Alex,
artık takımın bir parçası olmalı,
takımın diğer yıldızlarının önünde ve ayrıcalıklı roller değil, eşit ve destekleyeci roller almalı ve bu rollere uyum sağlamalıdır.
Hernandez, Berbatov ve Nani üstüne inşa edilmeye çalışılan takımının, değişimine ve kazanmasına, oyunu ve davranışları ile destek veren Ryan Giggs iyi bir örnek değilmidir sizce.
Fenerbahçe'de yeni ve genç yıldızları hak etmiyor mu,
oyun içinde daha çok yıldızın sorumlulukları paylaştığı hızlı ve akıcı bir oyunu hak etmiyormu?
Sadece kaptanlarına uyum sağlayabilen ve onu tamamlayabilen,
bu arada öz güvenlerini kaybederek geri giden sönük yıldızların ortalama performasları,
ve kaptanın parıldayan performansının toplamı olan,
sıkıcı futbol ve final kaybeden takımı mı hak ediyoruz.
Ben daha iyisini istiyorum. Ve kaptanın en iyisine bile en kritik katkıları yapabilecek eşsiz bir yetenek olduğunu biliyorum
Son söz takım büyüktür yıldızlardan. Ve iyi bir takım kendi büyük yıldızlarını parlatır zaten.

Alex ve kontrat

07 Şubat, 2011

Sonunda kaptanın kontratı uzatıldı.  Sürpriz bir karar değil. Yanlış veya doğru bir kararda değil.  Sonuçlara bakarak yanlış veya doğru şeklinde değerlendirme yapmak kolay ama yersiz olurdu. Üstelik bu kararın yanlışmı doğrumu olduğunu değerlendirmek için daha 2 yıl beklemek gerekirdi. 2 yıl sonra bile, Alex ile kontrat yenilenmese, farklı bir yol seçilse ne olurdu bilenemeyeceği için, alternatif maliyet göz ardı edilmiş olunurdu.  Bu yüzden sonuç veya anlar üzerinde değil süreç üzerinde konuşmak, düşünmek, yazmak, çizmek faydalı olur.
Kontrat kararı süreci sancılıydı, stresliydi ve şık değildi.  Kaptanın sezon başındaki, kontrat ve takımda ki pozisyonu ile ilgili stresi, tavırları, taraftar olarak kendisini yükselttiğimiz mertebe ile alakasızdı. Sezona çok kötü ve çok gergin başladı, taraftarı ve kamuoyunu hoca ile arasında tercih yapmaya zorladı, en azından oluşan bu yöndeki havanın dağılması için hemen hiç çaba göstermedi. Oyunu ve tavırlarıyla bocalayan takıma destek olmadı. İşte o sıralarda biz Şampiyonlar ligi ve UEFA fırsatlarını kaçırdık. O sıralar takıma yeni katılan ve sezona iyi başlayan genç oyuncuların inancını kaybettik.  İlk Young Boys maçındaki Stoch’u bir daha gören varmı mesela. (Sürecin bu kısmındaki kayıplardan, görev alan bütün oyuncularımız ve sorumlu olan herkes, ama en çok ve sırasıyla, Niang transferini son saniyeye bırakan yönetim, takımı yöneten teknik heyet, ve teknik heyete yardımcı olmayan kaptan sorumludur.)  Sonra kaptan yapması gerekeni yaptı. Sahada ki işine ve antremanlarına yöneldi.  Spor kamuoyunun uzlaştığı üzere son yıllardaki en yüksek formuna ulaştı. –Bence de son 2 yılının en iyi dönemi-.  Yılların önüne koyduğu sınırlara, yıllardır yan gözle bakmamıştı. Bu sezon olanlar onu kendi sınırlarını zorlamaya itti. Ve evet kendini yenilemeye ve aşmaya başladı. Oh be kaptan toparlandı olucak bu iş filan demeye başlarken, yine başa döndü ve sezon başı takımı toparlamak, teknik adamı ve yeni gelen arkadaşlarını korumak için, asla kullanmadığı sosyal medyayı, kontrat konusunda yönetimi taraftara şikayet etmek için kullandı.  Sonra olanları sırasıyla biliyoruz. Yönetimden pazarlıklara gönülsüz bir  başlangıç yapıldı, arka arkaya alınan 9 puan ve rakipin kayıplarının verdiği moral bütün pusları dağıttı ve Alex kontratını aldı. Bunlar benim dışarıdan, gördüklerim.  Araları dereleri hiç bilmiyorum.  Taraflar ve Samet dışında da bilen yoktur.  Ve evet hepsi tarafımdan yanlış değerlendirilmiş olabilir.  Peki sizce her şey güllük gülistanlık mı?  Kaptan baştan beri benim anladığımın aksine kendinden önce takımını düşünüp başarmak için elinden gelen her şeyi yaptı mı? Eğer öyleyse ki olabilir,  olaylar dışarıdan çok çok farklı görülebilir, dolayısıyla bu olumsuz görüş ve değerlendirmelere sorgu ve şüpheyle yaklaşılmalıdır. Ama aynı şüpheli ve sorgulayıcı yaklaşımı, takımda iyi giden her şeyi Alex’e bağlayan, onu ayrı ve dokunulmaz bir yere koyan, onu takımın bir parçası değil asli unsuru olarak gören görüşlere de göstermeliyiz.  Zira Fenerbahçe takımında her şey sahada Alex’in rahat ve verimli olması üzerine kurgulanıyor, bir yandan da sezonlar geliyor geçiyor, geliyor geçiyor. Elde var rekorlar kıran bir kaptan, finaller kaybeden bir takım.
Sonraki yazımda, kaptanımızın kazanan bir takımın değerli bir parçası olabileceğinden ve uzatılan kontratın, roller konusundaki farklı bir yaklaşımla büyük fırsatlar sunabiliceğinden, kendimce bahsedeceğim.

Not: Bu ıssız bloga uğradağınız için teşekkür ederim. Yazıları ve görüşleri beğendiyseniz lütfen muhtelif araçlarla blogu sevdiklerinize önerin. Zira hala pek ıssız.







Sizce şampiyonluğu kimler getirecek.

05 Şubat, 2011

3 puan daha. İşler şimdilik iyi gidiyor. Sahada ilk yarıya göre daha canlı daha sert bir takım var. Emre, Mehmet, Lugano ve Bekir sahaya herkesten çok emek döktüler. Diğer 6 oyuncumuz da özellikle oyunun bazı dönemlerinde arkadaşlarına eşlik ettiler.

Futbol kamuoyunu yönlendiren pek çok spor adamı, kitleleri yakalamak için popüler olabilecek yorumlar yapıyorlar. Şu anda Ntvspor'da Mustafa Doğan, Metin Tekin ve Güntekin Onay maçın yıldızı olarak Alex'i gösterdiler. Yukarıdaki oyunculardan bahsetmediler.  Alex bizi alıştırdığı ölçünün üstünde oynamaya başladı. Son 2 ay ulaştığı form, geçen yıldan filan daha yüksek. Çok yetenekli ve özel bir oyuncu ve dikkat çeken hareketler yapıyor. Ama sahada takıma yardım etmediği, saklandığı o kadar çok pozisyon var ki. 90 dakika içinde defansif bir hareketini hatırlıyorum. Sadece bir.Mehmet Topuz ve Bekir sağ çizgide 3-4 kişinin presini yerken kıpırdamadığı pek çok pozisyonu da hatırlıyorum. Özellikle 2. yarı atağa kalkarken ezdiği toplar, yana ve geriye pas vererek ataklarımızı yavaşlattığı pek çok pozisyonlar da var. Yüksek teknik kapasitesi ile katkı yaptığı açık, ama yapamadıkları ile 90 dakika görev alamayacağı da açık. Her duran topta rakip oyuncuları yarana kadar efor harcayan Lugano, sayısız depar ile yeteneklerinin üstünde mücadele eden Bekir, orta sahada rakibi ısıran, Mehmet ve Emre'nin tamamen göz ardı edildiği yorumlar dinlemek gerçekten çok kötü.
Takımımızı doğru değerler üzerine kurmalıyız. Takımımız için mücadele eden,oyunun kirli yanlarına canla başla emek harcayan oyuncularımızı desteklemeliyiz. Ben bu blogda defalarca yazdım. Yine yazıyorum, her işe ortak giren,  takımı için kendini sonuna kadar zorlayan,  sahada herkesin eşit olduğu bir takıma ihtiyacımız var. Yıldızlar bizi daha ileriye getiremez. Beşiktaş'ta da  yıldız oyuncular var, Galatasaray'da da, Kayserispor'da da. Avrupa'da  ise daha da büyük yıldızları olan rakiplerimiz olacak. 
Maçtan kopup gitmişim. Ama başı da sonu da şu. Takımımız ilk yarıya göre daha canlı. Herkes ilk yarıya göre biraz daha gayretli. Ne yazık ki fark sadece bu kadar. Hala kırılgan bir takımız.  Hala aptalca puanlar kaybetme potansiyelimiz var.  Hala Santos gibi sorumsuz ama çok yetenekli bir sol kanat oyuncumuz var. Hala Alex gibi maç büyük bölümlerinde saklanan bir kaptanımız var.  Hala Semih gibi, kaptanlık bandını takmaya imtina eden bir golcümüz var. 
Ancak sonuna kadar savaşacağını, ne olursa olsun mücadeleyi bırakamayacağını bildiğimiz, Gökhan, Volkan, Emre, Mehmet, Gökay ve Lugano'da var. Bakalım bu cesur yürekli oyuncularımız sahada daha az mücadele eden arkadaşlarını taşımayı başarabilecekler mi? Evet şampiyonluk buna bağlı. Siz şampiyonluğu Alex'in ve Semih'in attığı gollerin getireceğini mi sanıyorsunuz?


Bir sürü faktör var, biri farklı

Sonucu etkileyen bir sürü faktör var. Oyuncuların günlük performansı, sakatlıklar, teknik adamların kadro seçimi, rakip takımın form seviyesi, hakemin yönetimi, şans... İlk aklıma gelenler bunlar ve rahatlıkla çoğaltılabilir. Oyun çok güzel çünkü yukarıdaki faktörlerden herhangi biri devreye girebilir ve tek başına sonucu değiştirebilir. İşte futbol budur. Bu yüzden üst düzey bir takımda futbol oynamak yada görev almak çok zordur, ve çok ta kazançlıdır.  Ancak her şey bu kadar şansa bağlı değil. Oyunun gizlediği bütün süprizleri çok büyük olasılıkla aşabilen bir faktör var. Sizi zaferlere götürecek bir bilet, sihirli lamba gibi bir şey. Eğer büyük bir takımsanız diğerlerinin sahip olmadığı bu özelliğe sahip olmalısınız. Bu özelliğe sahip bir rakibiniz varsa bile sonucu yine bu özellik belirler. Kendisini daha usta bir şekilde kullanan yüzde 90 başarılı olur. Herkesin bildiği diline doladığı ve konuştuğu bir şey bu. Ama onu kullanmak konuşmak kadar kolay değil. Fark basittir. Bilirsiniz, ama yapabilmelisiniz. Uzatmaya gerek yok, iki kelime. Takım oyunu. Kollektif futbol. Ne derseniz deyin. Bu akşam bizim için önemli ve güç bir maça çıkacağız. Stoch'mu, Özer'mi, Cristian'mı, Mehmet'mi filan, önemlidir. Doğru karar sonucu etkiler. Ama asıl etki, birlik beraberlik içinde takım için üst düzey mücadele ederek ortaya çıkar.  Trabzon maçında en iyi oyuncumuz Mehmet'ti, ama maçı Mehmet almadı. Bir bütün olarak rakibinden daha çok çalışan, birbirlerini destekleyen takım aldı. Mehmet'in yerine herhangi biri oynayabilirdi, yeter ki o akşam ortaya çıkan ahengi bozacak bir sorumsuzlukta oynamasın.  Biz çok rahat şampiyon oluruz. Yetenekli oyuncularımız, ve taraftarımızla buna ulaşmamız güç değil.  Yaklaşık 25-30 kişilik bir ekibin birbirine saygılı olması, takımın hedefleri için gerekli ortak mücadeleyi kendi çıkarlarını göz ardı ederek vermesine bağlı. Aptalca kuruntular, ego savaşları ve çıkar çatışmalarına girmeden. Hepsi bu. Herkes olayların dışına çıksın, polemikleri bıraksın ve hedefe kilitlensin.
Maç önü yazım bu. Bütün sezon ve tüm maçlar için geçerli. Sonunda İbrahimoviç'in Guardiola ile ilgili değerlendirmelerini içeren haberi ekliyorum. Bence çok iyi bir örnek.

''Barcelona'dan AC Milan'a transfer olan İsveçli golcü Zlatan İbrahimoviç, eski teknik direktörü Pep Guardiola'nın, Barcelona'nın kazandığı başarılarda herhangi bir payı bulunmadığını ileri sürdü.Milan'a geldikten sonra eski formunu yakalayan İbrahimoviç, uluslararası basında yer alan açıklamasında, Barcelona'da 22 yıldız oyuncunun bulunduğunu ve Guardiola'nın bu oyuncuları idare etme yeterliliğine sahip olmadığını söyledi. 

Guardiola'yı az tecrübeye sahip iyi bir teknik direktör olarak gördüğünü belirten İbrahimoviç, 'Farklı kişiliklere sahip 22 yıldız oyuncuyu idare etmek için çok genç. Nitekim bazı oyuncuların kişilikleri onun kişiliğine üstün geliyor' diye konuştu. 

İspanyol takımın bir sezonda 6 kupa kaldırdığını anımsatan İbrahimoviç, bunu, bu takımla herkesin başarabileceğini, kendisinin dahi bunun üstünden gelebileceğini iddia etti. 

Barcelona takımında tüm oyuncuların uyum içinde antrenman yaptığını, kimsenin kendisini üstün hissettirme çabasında olmadığını kaydeden İbrahimoviç, İnter, Chelsea ve Manchester United gibi diğer büyük takımlarda bunun farklı olduğunu, bu takımlardaki her oyuncunun, 'ben en iyiyim' düşüncesini taşıdığını belirtti.''

Gökay'ın oynamaması saçmalık

04 Şubat, 2011

Topu ayağınıza aldığınızda, şut atarsınız, dripling yaparsınız, pas atarsınız. Şut için kaleye yakın olmalısınız, ve kaleyle aranızda rakip olmamalı. Dripling için karşınızdaki oyuncudan güçlü olmalısınız, top kontrolünüz iyi olmalı, yine de gelebilecek yardım, driplingi kesmenize veya top kaybına sebep olacaktır. Oyunu kaleye şut çekmek için oynarsınız ama, topu rakipten korumak ve şut noktasına getirmek önemli. Rakib  buna mani olmaya çalışacak. Sahaya yayılmış 10 kişi topu  almak ve kalenize yaklaştırmak isterler. İşte bu 10 kişiden topu korumak için pas atmalısınız. Takımımızda ki diğer 10 kişiye pas atmalı ve tekrar pas almak için pozisyon aramalısınız. Maç boyunca defalarca, sağa, sola, ileri, geri sınırsız seçenekte, oyuna ve ana göre koşular yapmalısınız.  Basit ve sıkıcı bir şekilde yazmaya çalıştığım şeyi iyi uygulayan takımları izlemeye doyamıyoruz. Bizde bu işi çok iyi yapan bir genç oyuncu var. Sahada olduğu zaman,  pas için doğru pozisyona ulaşma konusunda herkesten çok daha  fazla başarılı. Hemen herkesten iki kat fazla pas alıyor ve topun oyun alanında akıcı bir şekilde yer değiştirmesini sağlıyor. Oynadığı zaman takımdaki diğer arkadaşları daha başarılı oluyorlar. Sahada olunca en az 7-8 takım arkadaşının performansını %10 dan fazla arttırıyor.  

İzleyici olarak benim için sorun burada başlıyor. Çünkü bu genç adam, hala takımımızın ilk 11'ine yerleşemedi. Yeni açıklanan ümit milli takımımızın da kadrosuna uygun görülmemiş. Çağrılan kardeşlerimize haksızlık etmek istemem ama, bu saçmalık. Gökay'ın Fenerbahçe'de ilk 11 oynamaması ve en azından ümit milli olmaması saçmalık. Bazı oyuncuların yetenekleri ve oyun anlayışı takımı yükseltir, bazılarının yetenekleri ve oyun anlayışı ise kendini ön plana çıkarır. Özellikle büyük takım için ilk seçenek makuldür. Takımın tamamının ön plana çıktığı bir oyunu değil, yıldızların taşıdığı bir takımı tercih edenler için, son uzun sürmez. Takımın ön planda olduğu, Gökay gibi oyuncuların arttığı takımda da yıldızlar olabilir. Oyunu Gökay gibi oynadıkları sürece sorun olmaz, ekstra yeteneklerini göstermek için takım onlara pek çok fırsat verecektir.
Peki bizim halimiz nedir. Gökay yedek, Alex sahada. Raşit hocaya, Aykut hocaya sorsan, daha genç zamanı gelecek filan derler. Bence sizlerin hocalığı için geç olmaya başladı. Çünkü sizler de henüz takımı, oyuncuların önüne çekecek vizyon ve cesaret yok.

 
 
 

İzleyiciler